Doğu-Batı, Sağcı-Solcu, Türk-Kürt… Şimdi de Türk’ü uçtan uca geren çatışma: Seküler-Muhafazakâr.
Ellere tutuşturulan meçhul bir bayrak ve dillere pelesenk bir çift slogan. Kendi ellerinin ve kendi dillerinin esiri bir dizi ahmak… Savrulan küfürler ve kırılan kalpler yalnız başkalarının cebini dolduruyor.
Son 5 yıl içinde keskin bir gözün kolaylıkla fark edebileceği üzere Seküler-Muhafazakâr çatışması Türk’e içten içe, incelikle işlendi. Geriye koca bir slogan yığını… Ülkenin her kesimi: ister siyasetçi, ister sanatçı; ister öğretmen, ister doktor; ister beyaz yakalı, ister mavi yakalı… Ülkenin istisnasız her kesimi kendisini bir tarafın altında, bir ağacın gölgesinde hissetmek istiyor. Çünkü ülkemiz, tarafsızları yutan bir lağım çukuru. Kalabalık, tereddütte kalanı tereddüt etmeden eziyor. Entelektüele düşen görev hiç bu kadar sahipsiz kalmamıştı. Araştırmak, tarafsız kalmak ve doğruyu yanlıştan ayırt etmek… Bu büyük laflar hiçbir entelektüelin eylemlerini dolduramıyor nedense.
Muhafazakârın dinî duygularını ve sekülerin özgürlük düşkünlüğünü kullanan, yer yer doyuran, çoğunlukla aç bırakan bir sistem… Daha vahşi hale getirmek için aç bırakan ama davasını sürdürebilecek kuvvete sahip olsun diye zaman zaman doyuran. Kimse kendi önünden kaldırmıyor gözlerini, ufkun belirsiz karanlığına dikmiyor. Bu kavganın sonucu ne? Hangisine yarıyor, daha önce yaradı mı? Doğu-Batı kavgasında, kavga edenler bir şey kazandı mı? Ya Sağcı ve Solcular? Kürtler, Türkler? Birbirinin karnına geçirilmiş bir çift pençeden başka ne kaldı geriye? Akan kan kimin cebini doldurdu? Bu soruları gerek kendine gerek halkına soran kaç entelektüel var? Kaç siyasetçi, kaç aile büyüğü? Türk toparlanmak ve kendine gelmek zorundadır. Boğazına geçirilen özgürlük prangasını ve dinî sömürüyü kopartmalıdır. Sekülerleri özgürlüğe esir eden ahlaksızlık ve muhafazakârların dinini yozlaştıran akılsızlık ancak sorgulayarak düzelir. Çünkü okumak, görüldüğü üzere, her zaman işe yaramıyor. Nice entelektüel bu kavganın bayrak taşıyıcısı… Nice sanatçı bu kavganın kuklası…
