Dedemin Evi/Yağmur Özadlı

Çaattttt!

Gözlerimi büyük bir endişeyle açtım. Beni uykudan uyandıran iki gündür ha tamir edeceğim, ha ediyorum diye oyaladığım ahşap penceremdi.

İçeri dolan rüzgarla ürperdim. Dışarıdan huzur veren ezan sesi duyuluyordu. Pencereyi açık bırakarak banyoya yöneldim. Ne de olsa kış değildi…

Sabah namazını kıldım ve divana oturup düşünmeye başladım. Bu benim sabah rutinimdi. Her sabah namaz kılar ve bu divana otururdum. Bu bana dedemden kalmıştı. Tıpkı bu koca ev ve hayvanlar gibi.

Dedemin anılarıyla dolu bu ev onu bana unutturmayan tek şeydi. Dedem benim tek ailemdi. Annem, babam, kardeşim…

Bir nefes verdim. Hüzün ve özlem kokuyordu. Yanındakinin kıymetini kaybedince anlıyorsun diyorlar ya, ben kaybetmeden de biliyordum kıymetini. Belki bu yüzden ayrıldı benden koca çınar.

“Fazla alışmak iyi değildir kızım! Her şey elbette bir gün değişecek.” derdi.

Mööööö!

Sarıkız’ın sesiyle düşüncelerim bölündü. Anlaşılan acıkmıştı. Dedem; hayvanları besler, onları sağar, sonra kahvaltısını yapardı.

Dün sabahtan temizlediğim süt kovasını mutfaktan alarak merdivenlerden aşağı kata indim. Güneş ışığının camdan giren parçaları vazoya oradan da el örmesi halıya yansıyordu. Nedense evin bu bölümünü ben hep çok seviyordum.

Pencerenin sağ tarafındaki şömineyi, şöminenin yanındaki pofuduk koltuğu ve durmadan taklayan dedemin eski duvar saatini.

Saate bakınca hemen hareketlendim. Elimdeki süt kovasını ahşap masaya bıraktım. Başıma mavi yemeniyi bağladım ve kovayı alarak evden çıktım.

Sarıkız’a yem verdikten sonra sağmak için altına geçerek bir tabure üzerine oturdum ve sağmaya başladım. Sarıkız yemini homurdatarak yerken kuyruğunu heyecanla sallıyordu.

“Karnını doyur bakalım! Bana güzel sütler ver de ben de para kazanayım.”

“Sen bana güzel bakıyorsun tabii sana güzel süt veririm.”

Başımı heyecanla kaldırınca nükteli bir insan olan Kıymet Abla, Sarıkız’ın hemen arkasından çıktı.

“Korkuttun beni Kıymet Abla!” dedim süt kovasını yana çekip ayağa kalkarak.

“Korkma Zeynep’im, benim her zamanki halim.” diyerek kahkaha patlattı Kıymet Abla.

Yerden bir kasa kırmızı kokulu domatesleri alarak bana uzattı.

“Beraber bizim tarladan toplamıştık ya bunları geçen gün. Zeynep’e vereyim de salça yapar diye düşündüm. Helal ettim kızım, kabul etmemezlik yapma sakın!”

“Kıymet Ablacım sağolasın. Ben karşılık için yapmadım ki.”

“Biliyorum kızım sen de bana o kadar süt verdin bir şey de almadın karşılığında. Hadi ev işlerim var. Sana kolay gelsin. Akşama doğru çay içmeye gelirim yanına.”

Kıymet Abla uzaklaşırken iyiliğin hâlâ bitmemiş olduğunu düşündüm. Bu köyü, komşuları, hayvanları ve dedemin evini çok seviyorum.

Loading

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
14. 06 2001 İstanbul doğumluyum. Memleketim Malatya. Karabük Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Yazmaya çok küçük yaşlardan itibaren başladım. Ailem bana hep destek çıktı. Yazmaya teşvik eden çevrem ve yazdıklarımı hevesle okumak için neredeyse yazımı bitirmeden okumaya çalışan ailem var. Sevdiğim bir yakınım hep şöyle söyler : İnsan ya bir şey yazmalı ya da yazılmaya değer bir şey yapmalı.
Yazı oluşturuldu 4

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön