ISPANAKLAR VE BİR ASTRONOTUN 3 GÜNÜ/Aylin KOÇ

1.GÜN
Sabah

Ülkemin uzaya çıkan ilk astronotuyum. Hem de geleneği ataerkil olan bir toplumun ilk kadın
astronotu. Bugün bunu kendime tekrar etmek ve kendimle gurur duymak istedim. Çünkü
karamsarlığım git gide artıyor.
Babam bana sekizinci yaş doğum günü hediyesi olarak bir çadır almış ve bahçeye kurmuştu. İçini
ay ve yıldızlarla süslediği yeşil çadırımda uzaydaymışım gibi hissederdim ve bu benim en güzel
çocukluk hayalimdi. Şimdi hayalimin tam ortasındayım. Burada bulunma sebeplerimden biri olan
ıspanaklar olması gereken gelişimi göstermedi. Mars’ta bir koloni kurulacaksa, koloni kendi kendini
idare edebilmeli. Bu yüzden araştırmam çok önemli. Üzerimde milyarlarca insanın sorumluluğu var.
Sürem çok azaldı. Beş gün sonra dünyaya geri dönmek ve görevi diğer ekibe devretmek zorundayım.
Bu başarı benim olmalı. İnsanlığa dünya dışında bir yaşam alanının kapılarını açacak olan kişi bir
kadın olmalı, ben olmalıyım.
Taze kesilmiş çim katkısıyla toprağı besledim. Böylelikle benden önceki ekibin yaşadığı sulama
sorununu da çözmüş oldum. Son araştırmamda bu çimlerin aynı zamanda gübre vazifesini de gördüğü
sonucuna vardım. Aslında her şey yolunda olmalıydı. Ispanak diğer sebze arkadaşlarından geri
kalmamalıydı. Ön sırasındaki bezelyeden, arka sırasındaki pırasadan hiç mi örnek almıyordu?

Öğle

Dünya saatine göre her akşam 16.00’da bitkilerin bakımı için çıkıyorum. Birkaç saat önceki uyku
molamda bir rüya gördüm. Ektiğim ıspanaklar büyüyor, homurdanıyor ve saldırıyordu. Olanca
hızımla koşarken bir yandan keyiften kahkahalar atıyordum. Büyümüş de peşimden koşuyordu
veletler, çok eğlenceliydi. 80’li yılların uzay filmlerinden bir sahne gibiydi. Ter içinde uyandım ve ne
tuhaf, ağzımda sanki ıspanak tadı vardı. Şimdi hazırlanıp bakım için çıkmam lazım. Döndüğümde
bir iki bira içebiliyor olsam ne güzel olurdu.
Akşam

Yine değişen bir şey yok ve bira da yok! Tek değişen benim sanırım. Sabrım, zorlanan sınırım…
İnsan bazen bir evdeki yalnızlığa tahammül edemiyorken, benim koca bir gezegendeki yalnızlığım.

2.GÜN
Sabah

Ablam “Hayata meydan okuyan minicik burnunla her şeye karışma!” derdi hep, beni sinir etmek
için. O her şeye karışan minicik burnum, ailemin özlemiyle dibine kadar sızlıyor. Eskiden de ayrı
kaldığımız olmuştu ama bu sefer farklı. Doğduğum topraklara yıldızlar kadar uzağım. Böyle
düşününce kendimi bir yıldız gibi hissediyorum, en azından ailemin minicik burunlu yıldızıyım.

Öğle

Bugün uyku molamda yine başrolünde ıspanakların olduğu bir rüya gördüm. Dünkünden biraz
daha farklıydı. Bana saldırıp arkamdan kovalıyorlarken bir yandan da konuşuyorlardı “Açız, aç!”. Ah
bilsem neye açsınız? Dün yaptığım ölçümlere göre yine bir gelişme yok. Yarın son gün. Eğer gelişme
olmazsa kaldırılıp yerine turp tohumları ekilecek. Ya başarısız olacağım ya da Mars’ta ıspanak
yetiştiren ilk kadın olarak, kendimi kendime ve herkese kanıtlayacağım.
Anneannemle beraber tarlaya gittiğimiz günler aklıma geldi. Birlikte ektiğimiz ıspanaklar iki ay
olmadan yetişmiş olurdu. Çoğu çocuk gibi ben de sevmezdim. Topladıklarımızdan yemek yapıp,
araya Temel Reis hikâyeleri katıp, bana ısrarla yedirmeye çalışırdı. Onu kıramaz, ucundan kıyısından
da olsa tadardım. Botanik bilimci olmaya da o yaşlarda karar vermiştim. Anneannem “Hem yeşillik
dikeceksin, hem de uzaya gideceksin, nasıl olacakmış o?” der ve gülerdi. Oldurdum. Keşke şu
sağımda solumda parlayan yüzlerce yıldızdan biri o olsaydı. “Sahibinin gözü tarlaya gübredir” derdi
hep. Sahibinin gözü tarlaya gübredir… Yoksa sorun bu aklıma gelen şey mi? Hemen gitmeliyim.

Akşam

Bakım için heyecanla hazırlanıp çıkmadan önce aklıma bir fikir geldi. Yanıma kendi içtiğim
yoğunlaştırılmış su kapsülünden aldım. Bir de özel gübre hazırladım. Yer çekiminin az olduğu her
gün yürüdüğüm o yol sanki bitmek bilmedi. Ispanakların yanına vardığımda, anneannemin tarlasına
baktığı gibi umut dolu gözlerle onlara baktım. O an beş ayrı gözüm, beş ayrı elim olsun istedim.
Mars’ın o yabancı toprağındaki tohumlar, sanki büyümeyen bebek gibi çaresizce duruyorlardı. Her
birine yavaş ve sakince dokundum. Özel gübreden eşit şekilde paylaştırdım. Daha sonra yanıma
aldığım su kapsülünden hepsine birer damla su verdim ve döndüm.

3.GÜN
Sabah

Güne dünü düşünerek başladım. Yatağımda sağıma dönüp tohumları ilk elime aldığım günü,
soluma dönüp Mars’a ilk adım attığım ve büyülendiğim günü, sonra doğrulup toprağın ışığı kırıp
yüzüme yansıttığı anı. Düşündüm, düşündüm, düşündüm…
Öğle

Uyku molamı kullanmadım. Bakım için her zaman gittiğim saatten çok daha erken gittim. Gittim,
geldim ve içime sığmayan heyecanımı seninle paylaşıyorum. Benim canım ıspanak tohumlarım bugün
tomurcuklanmış, hem de hepsi. Sana yazmadan önce dünyaya bildirdim. Sırada görev için bekleyen
botanik bilim ekibindeki tek kadın benim. Yani dünyada olduğu gibi burada da erkek egemenliği
kurmalarını engelleyebilecek olan tek kişi. Haberi duyunca kıskançlıklarını gizlemeye çalışarak güya
sevinç gösterdiler, sinsiler. Nasıl başardığımı sordular. Anneannemin sayesinde diyemedim. Sahibinin
gözü tarlaya gübreymiş, diyemedim.

Akşam

Şimdilik bu kadar. Yarın ekmeye başlayacağım yeni bitkiler için hazırlık yapmam lazım. Erken
uyuyup erken uyanmalıyım. Yeni maceralara yol alan bir kahraman gibi hissediyorum kendimi,
gülümsetiyor bu beni. Çok çalışmalıyız. Sanırım insanlık olarak Mars’ta kalıcıyız.

Neredeyse dün gece gördüğüm rüyayı anlatmayı unutuyordum. Sevgili ıspanaklarım yine benim
arkamdan koşuyorlarken konuşuyorlardı:”Senin bokunu yemek zorunda değiliz!” dediler. “Eşek gibi
yiyeceksiniz ve büyüyeceksiniz!” dedim. Kaçtım.

Loading

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Kibele Kültür Sanat Site Yönetimi
Yazı oluşturuldu 56

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön