Gönül / Gökhan Çağlayan

   Gönlüme “Çok geç!” dedim, o, “Yaşam daha başlamadı.” diye yanıt verdi; “Geç.” dedim,  “Güzellikten geç(e)mem.” diye yanıt verdi. Besbelli gönlüm çok gençti. Baksanız a!: Nice yağızyerden geçti de yalnızca güzel yaşamı seçti:

   Gönül çekilmezleri çok çekti; nice bitim, ölüm, yıkım, yitim gördü; kendi ıpıssızlığında kaç kez öldü de doğruculuktan, güzelseverlikten, yaşamcıllıktan ödün vermedi, bütün o alçaklara yenilmedi de. A gönül, sen sonsuza değin var olasın!

   Gönül kişinin iç güzelliğidir. Bundan ötürü, güzelsiz, kötü, yanlış hiçbir neni ona(ya)maz. Gönül bir özlem yangınıdır; olması gerekenler olmadıkça o yangın sönmez. Gönül durmaksızın açılan bir umut açılgasıdır; yeryüzünde olumlu nenler bulundukça solmaz. Gönül evrenin en yahşi yaratısıdır; onu inciten onmaz.

   Gönül bengi bir çocuk(luk)tur. Bundan dolayı, güzler onu pek üzünçlendirir, o kışları hiç mi hiç sevmez, ilkyazı dayançla bekler, yitmeyen bir yaza vurgundur. Gündüzler yavan, geceler yamansa, bu onun suçu değildir: Yaşamı ağıladıkça ağılayan birileri vardır. Gövdeyi doyurmak gönlü doyurmaz. Gönlün besini sev(g)idir. Şu yıkılası düzendeyse gönül sev(g)iyi kolay kolay bulamaz.

  Gönül aradığını bulamazsa kuşkusuz yanıp kavrulur. Gelgelelim kendi küllerinden gene doğmayı bilir. Gönülsüz kişiler gönlün “sorun”unun ne olduğunu anlayamaz. Doğrusu, öylelerine kişi denemez. Gönüllüyseniz bir gönüldeş arayadurursunuz. Gece başlangıcı oluverip gönüldeş mönüldeş edinemediğinizi ayrımsayınca gönlünüz göynür, sizse kopkoyu bir umutsuzluğa gömülürsünüz. “Ya yarın?..” diye düşünürsünüz. “Yarın da ölecek miyim?!”

   “Gönül gönle geçidir.”, “Gönül gönle yakındır.”, “Gönülden gönle yol vardır.” denir. Ancak, o gönül kimdedir, o kişi nerededir? Siz bu denli kalabalık yeryüzünde o kişiyi nite bulacaksınızdır? Yıllarınız, onyıllarınız araya gidi-gidivermiştir. Üstelik yitiklik tininize tak etmiştir. Günlerin birinde yitiklikten kurtulabilecek misinizdir?

   Gönül – gerçekte – usa aykırı düşmez: Gönül de, us da olması gerekenlerin olmasını istemektedir. Gönül duygusal yanımızdır; us düşüncelerden sorumludur. Bu nedenle gönülsüz kişi ussuzdur da. Buysa “tinsizlik” anlamına gelir.

    Gönül anlaşılmazsa, sevilmezse, gönlü dinleyen, işiten yoksa, onun için sürekli bir ölüm kaçınılmazdır. Gönül bütün olumsuzlukları pekiyi görür; kendi yitikliğinin kötü durumda ayrımındadır. Yaşamsızlığın tüm ortasında çırpındıkça çırpınır. Ancak boşunadır. Sonunda bitkin düşen gönül kendi yitikliğinde büsbütün yitip ağlamaya başlar. Ah, gönül erince kavuşamayacak mıdır!?

   Gönül tüketilebilecek bir konu değildir. Onu anlatmak için bütün dillerin sözcüklerinin hepsi yetersiz kalır. Gönül hiç yazılmamış, bu gidişle yazılamayacak bir öyküdür ya da eski ozanların ondurmaz acısında gizli sözcüksüz bir yırdır. Gönlü taşıyan bilir, gönül ağrısını çeken bilir. Gene de, güzelim gönülden kim usanası!

    Gönül söyledi, ben yazdım; ben yazdım, gönül söyledi. Yazık, yazdıklarımı kimsecik okumadı! Biz yitik mi yitik iki çocuktuk; vara vara kapkara taşlara vardık. Bana yalnızca gönül odu yandı; kapımı bir tanyeli çaldı. Tanyeliyse gönlün çok eski bir yoldaşıydı. Biz kazananı bulunmayan savaşlarda yıprandıkça yıpranırken en yakın soydanlar bile bizi aldatıp sattı. Oysa biz “satılık” değildik. Neden sonra uğraşmayı bıraktık. Gene üstümüze geldiler. Bıkıp usandık, alabildiğine tiksindik. Yağızyere dönüştürdükleri ülkemizde öldürücü ağılarla ağılandık. Tek bir neni, demek sev(g)imizi yok edememişlerdi. Sevgisizlikleriyle düşmüştük, kendi sevimizle ayağa kalktık. Derken gene umudu kuşanıp savaşım vermeye baştan başladık.

   Gönül sevdi, sevilmedi; umdu, umduğunu bulamadı; ölüm ölüm öldü de öldüğünü gören olmadı. Gönül bir çocuğun bayramyeri sevinciydi, ulu bir ağacın dayancıydı, gökyüzünün yaz öğlesi gökçeliğiydi, apansız bir ilkyaz çisentisiydi, karanlığa yağan güz yağmuruydu, bütün o üzünçleri tek başına duyandı, yılgın bir yitiğin bulunma umuduydu, acınası umutsuzların biricik umarıydı, giderek yok sayılan yoksunluktu. Gelgelelim ne denli varsıldı! (Akçayla varsıl olduklarını sananlar onun yanında yoksul mu yoksul kalırlardı.)

    Gönül yitireceğini yitirdi, göreceği alçaklığı gördü, işiteceği tiksinçlikleri işitti. Geriye yalnızca onun kendi güzelliği kaldı. Şimdi gönül korkuyor: Onu bundan sonra da kimsecik sevmezse ne olacak? Gönül gerçekten pisi pisine ölecek mi? Yoksa olayların akışı gönlün yararına değişecek mi? Demek şu gönül-yaralayıcı süreç tersine çevrilecek mi? Gönül yanıtları bilmiyor, ürkünç bir sevilmezlikte üşüyor da üşüyor.

   Gönül, ne denli usangınız! Ah, ne denli (d)argınız! Şu usalmaz karışıklıkta yüzüstü bırakılmışız. Bilirim: Ben geçsem de sen geçmezsin. Bizim istediklerimiz yok, onların dedikleri yok. Of, ne yapacağız?! Bittik, yittik, öldük; nite dirileceğiz! Bir gün değil, iki gün değil, üç gün değil; sonsuza değin böyle üzülecek miyiz?

   Gönül en büyük ilkyaz devrimcisidir. Bütün evreni yansıtan bir gözgüdür. İstedikleri yalnızca olumlu nenlerdir. Bundan ötürü çoğun yok sayılır. He, gönül kocamaz, buyrultu dinlemez. Ağı gibi karşılıksız üzünçlerden sıyrılamasa da kendisi gibi bir gönlü bulunan birinin var olduğunu bilir. Peki, o kişi bulunabilir mi? Bulunamayacak olsaydı, gönül bu denli çok dayanır mıydı! Onlar “o yol”un yolcularıdır. Gönül kendi yolunu açıp izler. Onun yolu en onat yoldur.

   Gönül, güzel günleri ne çok bekledik, değil mi? Ha bugün, ha yarın kurtulacağız derken, varolanları teker teker yitirir olduk. Araya gitmiş nice yılımızı bize kim geri verecek; bütün o yitiklerimizi bize kim geri getirecek? Şöyle bir bakınınca gördüklerim, bilirim, sana büyük acı vermekte. (Kimse, olmaması gerekenler batağında debelenmenin yaşama olduğunu sanmaya.). Tükendiğimizi sandılar. Oysa biz yağızyerden geçiyorken bile savaşımı bırakmamıştık: Ülevli olduğumuzu, er geç kazanacağımızı enikonu biliyorduk. Ancak, bütün bunlar ne denli acıklı, utanç-verici, umut-kırıcı! Gene de, biz güzellik adına dayanmalı, erince kavuşmalıyız gönül. Yalnızca güzellik adına… Ah gönül, vah gönül, ah vah gönül!

                                                         

Gökhan Çağlayan, 2023 Bozaranı-2024 Gücüğü, Seyhan

                                                         

                                                   

Loading

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
ÖZGEÇMİŞ 1976’da, Adana’da doğdum. İlkokulu, ortaokulu, ortaüstokulu özdeş yerleşekte bitirdim. Çukurova Üstokulu Tutumsal, Yönetsel Bilimler Kolu İşletme Bölümünün 1998 çıkışlısıyım. 1999’da, Amasya’da “kısa dönem eğitim çavuşu” olarak görev yaptım. 2015’te başladığım Anadolu Üstokulu Açıköğretim Bilimliği Türk Dili ile Yazını Bölümünü 2019’da bitirdim. Adana’da yaşamaktayım. Amasya’dan Adana’ya döndükten sonra bana akça kazandıracak bir iş bulamadım. (Şimdi evde çevirmenlik yaparak ya da ona benzeyen bir iş görerek geçimimi sağlamak üzere arayış içinde bulunuyorum.). Gelgelelim bana göre “yaşama”, gerçek, tek işimizdir; dahası, ben çalışkan, iyilikli bir kişiyimdir, demek boş durmam, yalnızca iyilik yaparım. Nitekim örneğin öteden beri dille, yazınla ilgileniyor; son yıllarda – daha çok – deneme, kısa öykü ile yır yazıyorum. Yad dilim İngilizce, ökdilim Türkçe. Dilimden anlaşılacağı üzere, doğru, öz Türkçe yanlısıyım; dahası, dile en çok özenin gösterilmesi gerektiği kanısındayım. Okuma-yazmanın yeğleştirici, kıvandırıcı, kimileri içinse sağaltıcı etkilerinin var olduğunu pekiyi bilmekteyim. (Özengen dilci-yazıncıyım. 2011’den başlayarak Çağdaş Türk Dili’nde, Kutlu Yazarlar dergisinde, Türk Dili Dergisi’nde, Türkçesi Varken… ağ bölgesinde, Yeni Adana günyazısında… yapıtlarım yayımlandı. [Açıköğretimle ilgili bir yarışmanın okunmacında bir denemem yer aldı.]. 2013’te Elde Var Yalnızlık-adlı öykü okunmacım çıktı. 2015’te Özden Söze adını taşıyan deneme okunmacım yayımlandı. 2016’da Etyemezlik-adlı araştırma-inceleme okunmacım basıldı. Gene 2016’da Umut Yaşamın Öbür Adı adıyla bir anlatı okunmacım çıktı. 2017’de beşinci okunmacım, ikinci öykü okunmacım olan Yazdan Artakalan yayımlandı. 2019 Cumba öykü yarışmasında Yağmur Sıcağı-adlı kısa öykümle “özendirmelik” kazandım. [Söz konusu öykü, o yarışmanın okunmacında bulunmaktadır.]. Okumayı, yazmayı, ayrıca çevirmeyi sürdürüyorum.). Doğa tutkunuyum. Yılkıtüketmezim. Araştırmayı, eleştirel, sağlıklı bir biçimde düşünmeyi, giderek kuram oluşturmayı, gülüntüçizi çizmeyi, ışıkçizi çekmeyi, öğrenmeyi, yürümeyi… severim. Güzelsiz, kötü, yanlış hiçbir nene yoğum. Demek gerekli, yararlı, dokuncasız biriyim; öyle kalacağım. Gökhan Çağlayan 2024 Gücüğü Seyhan
Yazı oluşturuldu 3

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön