Takip edilmediğinden emin olmaya çalışarak kaçmak o kadar yorucuydu ki gücü tükenmişti adeta.
Ciğerleri ve bacakları pes etmiş üzereyken loş bir köşe bulabildi çok şükür ki! Kalbi ise bu ikisinden daha bitkindi. Hepsi birlik olmuş, yapmaya çalıştığı şeye engel olmaya çalışıyorlardı sanki. Peşindekiler yetmezmiş gibi kendi bedeninin ihanetiyle uğraşıyordu bir de.
Cebinden, yukarıdan aşağı sekizinci sorunun sekiz harfli kelimesinin sığıştığı küçücük bir bulmaca parçası çıkardı ve okudu cılız ışığa rağmen bedensel ihanete katılmaya hevesli parmaklarını zorlukla hareket ettirerek.
“Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar verme durumu”
Öykülerde “son çaba” diye bir şey okurdu hep. İşte şimdi bizzat yaşadığı o “son çaba”, kalemi, gömleğinin cebinden alıp boş kutulara yaslamasına yardım etti.
Yaklaşan ayak seslerini duyduğunda ilk kutuya “ Ö” yazmıştı bile. “ K” harfine ulaşması ise uzun sürmedi neyse ki. Çıkan kelimeyi keyifle okudu ölgün haline aldırmadan.
“ÖZGÜRLÜK”
Parmakları ile kalbi yaşam güçlerini noktaladığında da bırakmadı kalemini ve dudaklarındaki gülümsemeyi..
Ayak seslerinin sahipleri loş köşeden yere düşen eli görüp koştular oraya.
Avucun içine sıkışmış kâğıttaki o bulmaca şifreli kocaman kelimeyi -ÖZGÜRLÜK- gördüler ama seslendiremediler korkudan “lanet olsun” diye tıslayarak.
Ellerinden bir şey gelmezdi artık.
Kalem bir kez yazdı mı yaban otu inadıyla yayılırdı evrene çünkü..