Bin yıllık sokağın,
Bin yıllık ağıdı var kulaklarımda.
Rüzgârın uğultusu,
Ağaçların fısıltısı,
Masalların kehaneti…
Tüm yolların aynı sokağa çıkması gibi,
Düşüyorum buraya.
Düşümde,
Belki de gerçekte…
Ellerimi uzatsam,
Toz bulutunu tutacak gibiyim.
Fakat şeffaf bir bilmece gibi,
Geçiyorlar parmaklarımın arasından…
Yolcular görüyorum,
Heybelerinde taşıdıkları yol hikayeleri gibiler.
Bazen…
Beni de götürseler diyorum…
Zamanın çarkları arasında,
Sıkışıp kalmışım belki.
Örselenmekten yorulmuş,
Eksilip çoğalmışım…
Aynı yerde dönüp duran,
Aıcı kuşlara benziyorum.
Yırtıcı ve değişmez
gördüm ki…
Buradan çıkış yok…