Veneta /Ali Doğan

Bu akşam o adamın peşine takıldı Veneta.
Nereye gidiyordu, kimdi, neden buradaydı?
Adam ağaçların sık olduğu karanlık ve sisli alanı geçip Veneta’nın daha önce görmediği, çatısı çöken bir evin yanından geçti.
“Tanrım! Bu ev… ” diye düşündü Veneta.
Kadın suratına çarpan şok dalgasını atlatamadan ayağına takılan nesneyle bir kez daha sarsıldı. Paslanmış oltanın çevresindeki siyah çimlerde çırpınan kana bulanmış kadınların gerçek olamayacağını düşünerek yalpalı adımlarla yürümeye zorladı kendini.

Veneta’nın dakikalarca sürdürdüğü ıslak ve gizemli takip ana bahçede son buldu.
Adama yaklaştı, yaklaştı…

Tepelerinde gürleyen yıldırım kısa bir an ortalığı aydınlattı.

“Hızlanmalısın!” dedi sakin adam ve havaya baktı. “Tam on saniye sonra daha şiddetlisi gelecek.”

“O!” diye düşündü Veneta. “Eski binada gördüğü…”

Bahçedeki herkes bu bilgiye sahipmiş gibi bina girişine doğru koşmaya başladı. Kendilerini sundurmalara attıkları sırada gök öyle bir gürledi ki, Veneta sığındığı saçağın parçalanacağını zannetti.

“Hep böyle olur…”

Kadın o adamla konuşmak istemişti. Fakat adam başka bir şey söylemeden uzaklaştı. “Tuhaf!” dedi Veneta, fısıldar gibi.
“Burada her şey çok tuhaf…”

İçeri girdi. Öylece ayakta durarak etrafına bakındı. İnsanların bir kısmı sandalyelerde oturmuş çizgi film izliyorlardı. Veneta’nın gözleri bir süre gülmekle ağlamak arasındaki eşikte ekrana takıldı.

Çoğu ayaktaydı. Bir kısmı kitap okuyor, birkaçı da satranç oynuyordu. İçerisi bir hayli kalabalık olmasına rağmen kulaklara dolan tek ses, çizgi filmdeki köpeğin yaptığı haylazlıktan sonra kıs kıs gülüşüydü…

Tüm bu gariplikler arasında Veneta’nın bünyesini darmadağın eden şey hemen yanındaki duvarda asılı duran tablo oldu… Veneta gördüğü karşısında tarifi imkânsız bir hisse kapıldı. Bu his, ayaklarından başlayıp yukarılara doğru tırmanan bir karıncalanma evresinden sonra dizlerine ve karın boşluğuna ilerleyen yumuşak bir dokunuşa benziyordu.
Kalp atışları öyle hızlandı ki, soluğu katılaşıp ayaklarının önüne düştü… Tarif edemiyordu işte!

“Yüce Tanrım! Bu.. Bu nasıl olabilir?”

*** on dördüncü bölüm sonu

Loading

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
1986'da İzmir'de doğdu. Üniversite mezunu olup sınıf öğretmenliği yapmaktadır. Evli ve bir çocuk babasıdır. On yılı aşkın süredir şiir, roman ve öyküler yazıyor. Kitapları : Absürt Hikayeler /Nizamettin Nizamsız (takma ad) /deneysel öyküler (2020) Elektronik Devralış /Bilimkurgu/roman (2020) Aşka/şiir (2020) Uyumsuz Bir Bilincin İzdüşümü /Otobiyografi/ roman (2022) Fare Kapanı /öykü derlemesi (2023) Havuç Kafalar /öykü derlemesi (2024) Sonsuz düş /şiir (hazır dosya) Minik öyküler /öykü (tamamlanmamış dosya) Ödüller / Başarılar "Fare kapanı" adlı öyküsü 1.Yılmaz Sunucu öykü yarışmasında *birincilik ödülüne değer görüldü. (2022) Öykü, Kibele Kültür Sanat'ın hazırladığı "Sözcüklerin dansı" adlı öykü antolojisine alındı. "Kirpi" adlı öyküsü 8.YAZAK öykü yarışmasında mansiyon ödülü aldı. (2023) "Havuç" adlı öyküsü 9. YAZAK öykü yarışmasında *ikincilik ödülüne değer görüldü. (2024) "Ses" adlı öyküsü Myrina yayınları tarafından yayımlanan "Büyü Kutusu ve İnsan Çıkmazı" adlı derlemede yer aldı.(2023) "Komşum Edgar Allan Poe" adlı öyküsü "Luna yayınları" nın düzenlediği yarışmada 374 öykü arasında finalist listesine girdi.(2023) "Cumhur Dede" adlı öyküsü Cüneyne Dergisi 100. Yıl Cumhuriyet Seçkisi'nde yer aldı. (2023) Acemi ve Erik Ağacı dergilerinde yazdı.
Yazı oluşturuldu 64

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön