Başını kaldırdı, buğulanmış gözlerle gökyüzüne baktı. “İmkansızlık mı bu yoksa çaresizlik mi?” diye geçirdi içinden. Nefesi gittikçe tükeniyordu. Birkaç saniye daha dayanabildi. Nefesini derin derin aldı. Dudaklarında hafif bir tebbesüm belirdi. Sonra gözleri bir yıldıza takıldı. Tanıdık bir histi bu fakat tarifi zor bir duyguydu. Kazanmak mıydı, yoksa kaybetmek miydi bu? Onun için ne kazanmaktı bu ne de kaybetmekti. Sadece bahara cemre misali düşen umuttu bu. Vakit anlamını yitirmişti artık. Zifiri karanlığın içinde yıldızlarla baş başa kaldı. Kainat onlara kalmıştı artık. Kimseden ses çıkmıyordu. Ne yıldızlar şahit oldukları gizi anlattı ne de o yüreğindeki o hasreti anlattı.
Samet Tunca/Minimal Öykü