Pencereden sızan ışıkla gözlerini açtı. Yılın bu mevsimi henüz dağlarda kar erimemişti ve karın beyaz ışığı, dağın eteğinde sıra sıra dizilmiş otellerin, birbirinin tıpatıp aynı pencerelerinden içeriye süzülüyordu. Nevra şehirde bu kadar erken uyanmazdı. Sabahları erken kalkıp işe gitmek çoğu zaman işkenceydi onun için, ama şimdi dağ havası onu erkenden uyandırmıştı. Yanında yatan kocasına dokunmak istedi bir an, sonra kendini tuttu. Uyurken ne kadar da masumdu.
Yataktan gerinerek kalktı Nevra, banyoya gidip soğuk suyla yüzünü yıkamak istedi, başını kaldırıp aynaya baktığında gözleri hala kırmızı ve şişti. Dün dağda kayak yaparken kocası ela gözlerini kocaman açmış bağırıyordu. Oysa o ela gözlere Nevra bir zamanlar nasıl da tutkuyla bağlıydı. İlk buluşmalarında, Ahmet öyle güzel bakmıştı ki, Eskişehir ayazında Nevra’nın içi ısınıvermişti. Şimdi, dışarısı da içerisi de ayazdı.
Nevra kayak yapmayı yeni öğreniyordu, Ahmet’in ata sporu gibi tutkuyla bağlı olduğu kayağı nasıl bilemezdi, nasıl da beceriksizdi öyle. Kocasının bağırmasına karşılık verip onu daha çok kızdırmak istememiş, dağın ortasında onu yalnız bırakır diye korkmuştu. Ancak sustukça, kocası daha da çok bağırıyordu. O bağırdıkça Nevra giderek küçülüyor, çocuk Nevra’ya dönüşüyordu, babasının karşısında dili tutulan Nevra’ya. Şimdi kırklı yaşlarının başında kocaman kadındı ama yine sesini çıkaramadan duruyordu. Oysa ona “ boşanmak istiyorum” demeyi ne çok isterdi. Hem de avazı çıktığınca bağırarak…
Erciyes’e gelmeden önce Nevra’nın ailesinin yanına uğramışlar, küçük kızları Ela’yı anneannesine bırakmışlardı. Karı koca birlikte vakit geçiririz hayalleriyle düşmüşlerdi yollara, belki de bu hayali kuran sadece Nevra’ydı. Kocasıyla vakit geçirmek için kabul etmişti bu kayak tatilini, oysa Nevra soğuğu hiç sevmezdi.
Pencereden dışarı baktığında yavaş yavaş sisin indiğini gördü. Böyle bir havada kayak yapamazlardı, havayı bahane ederek otelden erken ayrılabilirdi pekala. Kumral saçlarını hızlıca ensesinde tuttu lastik tokayla, kocası hala uyurken eşyalarını toplamaya karar verdi. Ahmet’in deri kumaşlı büyük bavulunun yanındaki küçük bez çantaya uzandı eli. Yanında getirdiği kırmızı kazağı ve parlak siyah pantolonu koydu önce çantaya, sonra vazgeçti. Bu giysilerin hiçbiri Nevra’ya ait değildi. Kırmızı kazağı geçen yılbaşı kocası hediye etmişti, arkadaşlarla buluşuyoruz, düzgün bir şey üstüne giy diye. Dar ve parlak kıyafetler içinde oldum olası rahat etmezdi Nevra, gri eşofmanı ve mavi polarını giydi, geri kalanları dolapta bıraktı. Parlak kıyafetleri gibi parlak hayatını da geride bırakmak istiyordu. Ambalajı süslü içi bomboş bir kitap gibiydi hayatı, dışardan nasıl da mutlu nasıl da havalı görünüyorlardı. Sahte gülücükler, sahte bakışlar… Biri Nevra’nın gözlerine gerçekten baksa yaşadığı korkuyu ve mutsuzluğu görecekti.
Ahmet uyanmıştı artık. Nevra geveleyerek bir şeyler söyledi kocasına, hem annesi de aramıştı, kız huysuzluk ediyordu. Peki, dedi Ahmet, sen önden gidersin, ben biraz daha kalırım otelde, hava da şansıma açılır belki. Zaten kaymaya gönlün de yok.
Ahmet Nevra’nın evlerine dönmemek üzere gittiğini bilseydi, bu kadar anlayışla karşılar mıydı bu gidişi bilemiyordu. Belki oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi ağlardı sadece. Yeni ve parlak bir oyuncağı olana kadar. Karısına yattığı yerden el sallayarak, “güle güle” demekle yetindi. Sonra tatlı uykusuna geri döndü.
Çağırdığı taksiyle uzaklaşırken kaldıkları otele son kez bakmak istedi Nevra ama otel sislerin içinde çoktan kaybolmuştu. Taksi ilerledikçe sis dağılıyor, Nevra hem yolu hem de geleceğini daha iyi görüyordu. Korkuları ve evliliği sisle birlikte geride kalmıştı sanki. Telefonu eline aldı, kızıyla konuşmak istedi bir an ama hala uyuyordur diye vazgeçti aramaktan. Yanına gittiğinde ona, en büyük tutkusuna sımsıkı sarılacak, kendisi gibi kumral kıvırcık saçlarını okşayacaktı. Birlikte sıcak kentlere tatile gideceklerdi, canları nasıl isterse öyle olacaktı her şey.
Çok akıcı bir yazı. Emeğine sağlık.
Çok beğendim.İncelikli tasvirlerle, su gibi aktı, sonundaki ters köşe güzel sürprizi oldu.
Elinize gönlünüze sağlık.