• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Araştırma

İvan İlyiç’in Ölümü ve Modern İnsanın Anlam Arayışı

Fadime Kiremit by Fadime Kiremit
2 Eylül 2025
in Araştırma, İnceleme, Kitap İncelemeleri
0
İvan İlyiç’in Ölümü ve Modern İnsanın Anlam Arayışı
0
SHARES
7
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

 

Rus yazar Lev Tolstoy, eserlerinde sıkça “anlam arayışı” ve “ölüm” temalarına yer verir. Özellikle İvan İlyiç’in Ölümü adlı eserinde bu iki tema, okurun zihninde derin bir iz bırakır ve sanki gözlerinin önünde biri vefat ediyor, acı çekiyor gibi canlanır.  Başkarakter İvan İlyiç, öleceğini fark ettiği an, hayatının hiçbir anında yaşamadığı bir ruh hâline bürünür. Daha önce “herkesin bir gün öleceği” bilgisini biliyordur; fakat bu bilgi, kendi başına geldiğinde bambaşka bir hakikat olarak karşısına çıkar. Artık ölüm onun için soyut bir düşünce değil, nefes aldığı her saniyeyi kuşatan somut bir gerçekliktir. Hikayenin başında, ölüm haberini çevresindekiler farklı tepkilerle karşılar. Arkadaşları, onun durumunu önemsemez; eşi ise cenaze işleri gibi dışsal ayrıntılarla meşguldür. Oysa İlyiç’in zihninde tek bir soru yankılanmaktadır: “Neden ben?” Başkası değil de neden ben ölmek için seçildim?

Geçirdiği ev kazasının ardından doktorların tavsiyelerine ve ilaçlara karşı bir öfke duyar. Bu öfkenin altında hem inkâr hem de çaresizlik vardır. Çevresinden daha fazla ilgi, sevgi ve anlayış bekler; fakat bu beklenti çoğu zaman boşa çıkar. Hastalığı ilerledikçe çevresindekilerin tutumlarını kendine göre yorumlamaya başlar. Bu yorumlar bazen gerçeğe yaklaşsa da kimi zaman yalnızca kendi ruh hâlinin yansımasıdır.  Ölüm korkusu, sorgulamalarını derinleştirir. Fiziksel acılarının yanında, söylenmemiş sözlerin ve yaşanamamış hayatın yükü de ağır gelir. Kendini bu düşüncelerden uzaklaştırmak için farklı uğraşlara yönelir; bazen ev işleriyle oyalanır, bazen de insan ilişkilerinde küçük teselliler arar.

Bu süreçte, beklemediği bir yerden, uşağından gördüğü samimi ilgi ona iyi gelir. Ailesinin gösteremediği sıcaklığı, bu sadık hizmetkârın davranışlarında bulur. Yavaş yavaş hayatına bakışı değişir. Geçmişini sorgular: Hayatını neden sadece maddi şeylere adamıştır? Eşyalar ve statü uğruna neyi feda etmiştir? Yaşayamadığı anları zihninde geçirmeye ve filtrelemeye başlar. Hayatın son demlerinde yaşanamamışlık duygusu, fiziksel ağrıların üzerine eklenir ve hastalığını ağırlaştırır. Son anlarında bunları telafi etmek ister; fakat ne çabası ne de zamanı yeterlidir. Zaman; çoğu şeyin ilacı olsa da bu durumda durması istenilen ve geçmesi istenilmeyen bir durağanlık haline bürünür.

Günümüz dünyasına baktığımızda, İvan İlyiç’in yaşadıkları bize yabancı değildir. Modern insan, ölüm gerçeğini bilir ama çoğu zaman onunla yüzleşmeyi erteler. Erteledikçe karşılaşmayacağını varsayar lakin durum tam tersidir. Ölüm, gölgesi gibi takip eder onu ve hatırladıkça bilincin arka sıralarına atmaya çalışır. Bu durumun ona rahatlık sağladığı düşünülse de bilinçaltı kendisini rahatsız etmeye devam eder, doğmayı bekleyen çocuk misali.

Hayat, çoğu kez kariyer, para, statü gibi hedeflerin peşinde tüketilir. İnsan, ancak kayıp, hastalık ya da ölüm gibi kaçınılmaz bir gerçekle karşı karşıya kaldığında, asıl soruları sormaya başlar: “Bu hayatı kimin için yaşadım? Gerçekten yaşadım mı?” Soruların sonu yoktur, cevapların ise bulunacağı da bir ihtimaldir.  Doğum, her insan için hayatın başlangıcıdır; fakat kimi bu başlangıca ulaşamadan, henüz dünyaya gözlerini açamadan gider. Bir bebeğin ağlaması, yaşamın ilk işaretidir. Ağlayamadığında doktorlar onu hayata döndürmek için çabalar. Yetişkinlikte ise bu çabayı, çoğu zaman insan kendi ruhu için göstermek zorundadır. Çünkü yaşam, yalnızca nefes almak değil; anlamını bulmak, sevdiklerine değer vermek, geride kırılmamış kalpler bırakabilmektir. Söylenmesi gerekenler, doğru yer, zaman ve kişide bütünleşmesidir.

Modern insanın en büyük yanılgılarından biri, “son”un çok uzakta olduğunu sanmasıdır. Oysa İvan İlyiç’in hikâyesi bize, sonun her an gelebileceğini hatırlatır. Ve belki de en acı olan, son kapıyı çalmadan önce hayatın kıymetini fark etmemektir. Hayat, ertelenmiş mutlulukların, söylenmemiş sözlerin, yarım kalmış sevgilerin deposu olmamalı. Içimizde tuttuklarımız, kişilerden sakladıklarımız ve gösteremediğimiz şeyler insan için sadece yük olmaktadır.  İvan İlyiç’in trajedisi ise, bize şunu fısıldar: Yaşamak, sadece hayatta kalmak değildir. Yaşamak, anlamı şimdi, tam da şu anda bulmaktır. Geçmişin pişmanlığında, geleceğin bilinmezliğinde kaybolmamak, “ben şu an buradayım, bu halimle bu kişilerle yaşamıma devam ediyorum” diyebilmesidir.

İnsanoğlu, tarih boyunca ölümü hem en büyük hakikat hem de en büyük korku olarak görmüştür. Ölüm, kaçınılmazlığı ile yaşamı anlamlı kılan şeydir; fakat aynı zamanda kaçışın da adresidir. İnsan zihni ölümü sürekli düşünerek yaşarsa hayatını sürdüremez; bu nedenle bilinçaltı, ölümü çoğu zaman uzak bir ihtimal gibi algılayacak şekilde işler.

Ancak hastalık, kaza veya sevilen birinin kaybı gibi sarsıcı olaylar bu savunma duvarını yıkar ve ölüm gerçeği, soğuk bir rüzgâr gibi kişinin yüzüne çarpar. İvan İlyiç’in hikâyesi de tam olarak bu noktada anlam kazanır. O, ölümün kaçınılmazlığını biliyordu; fakat bu bilgi, kendi yaşamını derinden değiştirecek bir gerçeklik hâline ancak ölümle burun buruna geldiğinde dönüştü. Psikolojide bu durum daha çok varoluşçu alanda işlenmektedir. Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı’nda “Hayatın anlamı, her durumda vardır; hatta en çaresiz anlarda bile” der. Acılardan anlam bulmaya çalışır ve anlamı bulanların hayatta kaldığını bizzat deneyimleyerek görür. Aynı zamanda Viktor Frankl, mutluluk için çıkılan yolculukta aranan şeyin bulunamayacağını tam tersi hayatını anlam arayışında gören insan için mutluluğu kendisiyle beraber gelecek olan bir ürün olarak görür. Yaşanılan kadere karşı tutumunu ve acıya olan bakış açısını yine bu kitapta işler. İvan’ın son günlerinde yaşadığı farkındalık, işte bu görüşle örtüşür: Gerçek anlam, hayatın sonuna yaklaştığımızda, en çok da elimizden kayıp giden zamanın farkına vardığımızda belirir. Belki de kaybettikçe bir şeylerin değerini anlamak, insanoğlunun kaderinin bir cilvesidir.

Modern insan için bu hikaye, yalnızca edebi bir metin değil, aynı zamanda bir uyarı niteliği taşır. Günümüz dünyasında başarı, kariyer, statü ve maddi kazanımlar, yaşamın merkezine yerleştirilir. Oysa ölüm, bu değerlerin hiçbirini yanında götürmez. Götürdüğü tek şey, yaşanmış ve yaşanmamış hayatın toplamıdır. İnsan, çoğu zaman hayatını “bir gün” diye erteleyerek geçirir: Bir gün gezeceğim, bir gün seveceğim, bir gün dinleneceğim, bir gün kendim için yaşayacağım… O “bir gün” hiçbir zaman gelmez; çünkü takvim, geri değil, sadece ileri gider. Psikolojik açıdan bakıldığında, ölüm farkındalığı yaşam kalitesini arttırabilir. Yapılan bazı araştırmalar, ölümün hatırlatıldığı bireylerde yaşam amaçlarını yeniden değerlendirdiğini, önceliklerini değiştirdiğini göstermektedir. Ölüm gerçeğiyle yüzleşmek, yaşamı daha anlamlı kılabilir. İvan İlyiç’in geç de olsa fark ettiği şey, işte buydu.

Tolstoy’un kalemi, bize yalnızca bir adamın ölümü üzerinden ders vermez; aynı zamanda yaşamanın sanatı üzerine de düşünmeye çağırır. Bu sanat, sevgi ve merhameti ertelememek, kırgınlıkları uzun süre taşımamak, küçük şeylerde dahi şükredebilmek ve başkalarının kalbine dokunabilmektir.

Çünkü sonunda geriye kalan, kazanılan eşyalar değil, dokunulan hayatlardır. Belki de asıl soru, “Ölümden sonra ne olacak?” değil, “Ölüm gelmeden önce ben kim olacağım?” sorusudur.

İvan İlyiç, bunu geç sordu; biz ise hâlâ zamanımız varken sorabiliriz. Hayat, bize verilmiş bir hediye değil, emanet gibidir; bir gün geri teslim edeceğiz. Teslim ederken elimiz boş mu olacak, yoksa sevgiyle, anlamla, iyilikle mi dolu? Ölüm, yaşamın düşmanı değil; yaşamı ciddiye almamız için gönderilmiş sessiz bir dosttur.

Onun varlığı, bize her sabah kalktığımızda yeni bir şansımız olduğunu hatırlatır. Ve belki de en doğru yaşama biçimi, bugün için sormaktır: “Eğer bu gün son günüm olsaydı, nasıl yaşardım?” İşte o sorunun cevabı, hayatın anlamına en çok yaklaşacağımız yerdir. Ve o cevap, hem İvan İlyiç’in hem de bizim hikâyemizin asıl özüdür.

KAYNAKÇA

Bekaroğlu, E. (2019). Ölüm ve Hayatın Anlamı Üzerine Psikolojik Bir İnceleme: İvan İlyiç’in Ölümü. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 1(1), 33-37.

Tolstoy, Lev (2012). İvan İlyiç’in Ölümü, (N. Yalaza Taluy, Çev.), Can Yay., İstanbul.

Frankl, Viktor (2013). İnsanın Anlam Arayışı, (S. Budak, Çev.), Okuyan Us Yay., İstanbul.

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Tags: anlamAraştırmahayatİncelemeİvanİlyiçLeo Tolstoyölüm
Previous Post

Aynadaki Kadın / Kevser Yıldızhan

Next Post

MERHAMETİN ORTASI

Fadime Kiremit

Fadime Kiremit

Kendi kendine olan birinin yolculuğu...

Next Post

MERHAMETİN ORTASI

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Röportaj
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • Osmanlı Tarihinde Bir Kahraman Figür: GİRİT FATİHİ DELİ HÜSEYİN PAŞA / Galip Uçar
  • SÖZLERİNİN NEFESİNDE
  • Edebiyat / Ayfer Kayaaltı
  • Kalbim Hep Eylül / Mehmet Şirin Aydemir
  • İyi Hissetmek

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.