Kıyamet penguenleri
Denizlere yürüyüp inince
Koskoca bir ay bütün gümüş ışığı parlaklığıyla
Vuracak tüm coğrafyalara
Gecesiz
Başya Timuçin olmak üzere
Tüm hanlar hakanlar
Birden yok olacak
Öksüz kalacak kavimler
Çay kokusu dağılacak
Çin çinileri kırılıp
Yol olacak bilinmezlere
Kıyamet penguenleri
Üstüne basa basa geçecek
Varacak uzak denizlere
Halılar ilmek ilmek sökülecek
Bir kedi tırnağına takılmış
İplik parçası haricinde
Hatırası okunmayacak
Kıyamet penguenleri
Denizlere indiğinde
Tarlalardaki başakların sarılarının
Alev sarısı olduğu anlaşılacak
Şahinler saracak etrafı
Didik didik edecek kalanları
Ay ışığının gümüş yangınında
Dağlar heyelan şelalesi
Tank olup yığılacak
Kesecek suların başını
Tuna kuruyacak akmayı unutacak
Karadeniz’den ta Alman içlerine
Kocaman bir hendek kalacak
Buda ve Peşte yine ayrı
Ama hendekte Budapeşte doğacak
Kıyamet penguenleri
Denizlere indiğinde
Ne bir tekil
Ne bir çoğul
Ben benliği
Sen senliği
Şahısların şahsiyetleriyle birlikte
Şahsî meseleleri
Ve dahi şahıslıkları da bitecek
Bir tek ağaç kalacak
Yeri bilinmeyen
Belki çam
Belki çınar
Kim bilir belki dibinde bir pınar
Ta ki keşfedilene kadar
Duracak
Kıyamet penguenleri
İlla orayı da bulacak
Önce pınar bulak bulak
Sonra ağaç
Her ne türse
O da kıyamet penguenlerine kalacak
Kıyamet penguenleri
İndikleri denizleri de unutacak
Olanları da