Kusursuz ellerin,ince parmaklarına dokunmak için can atıyordum.Dokunduğum an,gözlerinin içinde annesini kaybetmiş küçük bir çocuk gibi kaybolup sana sarılmak acılarımı bir nebze olsun hafifletirdi.
Senin yanındayken ruhum kaderinin coğrafyasını bilirdi,kalbimse bu coğrafyada bilmediği yerlere giderdi her seferinde….kâh çocuk olurdu kâh kadın.Bazen deli olurdu, bazen olgun…Nazını geçirirdi sana bu yürek.Ama sen çekip gittin hayatımdan.Benim mutluluklarım her seferinde elime dolayıp,tutamadığım uçurtma gibi oldu artık.Ya ben çok beceriksizim ya da rüzgarın malûbu oluyorum.Hayat beni yorarken, insanların vefasızlıkları da hep aynı yerden incitiyor.Kızgınlıklarım geçse de kırılmışlıklarım hep bir köşede…..Belki de bu yüzden ömür boyu yalnızlıkta gözüm.Koyuverdim her şeyi….Rüzgarların önünde kuru ,kırışık bir yaprak gibi sürüklenmeye alıştım artık.Kendi aklımca geriye kalan hayatımın resmini çiziyorum.Her fırça darbesinde delilik,heyecan,kayboluşluk… bazen de hepsi bir arada….Herkese iyiyim diyorum ama değilim aslında.İçimde depremler oluyor,fırtınalar kopuyor,yüreğim yangın yeri… Bunu ne kimse soruyor,ne duyuyor,ne de biliyor..Dünya ile aramda derin, hüzünlü duvarlar var.Zamanı geriye almak istiyorum.Geçersiz sayılan,heba edilmiş yıllarım var benim.Başımın çoğu yeri, boş geçen uykusuz gecelerle dolu.Anılarım boydan boya yatıyor kafamın içinde.Nefes aldığım yerle boğulduğum yer aynı yer.Güçlendiğim,şükürlendiğim de aynı yer.Hem batışım hem çıkışlarım oluyor bu yerlerde.Ben bu yere alışmış olmalıyım ki,kendimi zümrüdüanka gibi hissediyorum bazen.Bazı yollardan son kez geçiyorum.Bazı simaları son defa görüyorum,Belki de bazı sesleri bir daha hiç duyamayacağım.Son defa seviyor olabilirim.Anılara kilitlenişim,çıkmasına müsaade edemeyişim,geçmişimi, sevdiklerimi, kendimi unutma korkusu….Onları unutmak başka bir beyinle dolaşmak gibi olmalı.
Ben yaşadıkça yaralarımı gizlemeyi yeniden öğreniyorum.Bazılarına ah ediyorum,bazılarına eyvallah…..