Gözlerimizin önünde büyüyen, bizleri merak, neşe, hüzün ve zaman zaman korkuyla dolduran gençlerimiz…
Büyüdükçe, ne kadar güzel bir insan haline geldiklerine hayret ettiğimiz gençlerimiz… Gülümsemeleri ve köpüren enerjileriyle evlerimizin havasını bir anda aydınlatan gençlerimiz… Koruyucu kollarımızdan uzaklaştıkça, bu dünyanın onlara yapacaklarından korktuğumuz gençlerimiz.
Bir anne-baba çocuğunun dünyaya kanatlarını açmasına nasıl izin verir?
Gençlik bir milletin geleceğinin teminatıdır deriz ya hep. Gençliğe yapılan her yatırımda geleceğe yapılmış gibidir. Bu nedenledir ki gençlerimizi dinlemeli, anlamaya çalışmalı, fırsat ve imkân vererek güvenmeliyiz.
İnsanın yaşam enerjisi bildiğimiz gibi doğmak, büyümek ve ölmekten ibarettir. İnsan yaşamı da bu evreler üzerine şekillenir. Çocukluk, ergenlik, orta yaş ve ihtiyarlık. İşte bu dönemlerden en güzel olanı gençlik dönemidir. Kanımızın kıpır kıpır kaynadığı, başımızda kavak yellerinin estiği, duygularımızı en yoğun yaşadığımız yıllar. Çocukluk, gençlik rüzgârlarının savurduğu gül yapraklarının arkasından koşar. Ergenlik, dönemin devamı olan, gelişen bu yapının olgunlaşması sürecidir. Kimi zaman sakin, kimi zaman fırtınalı bir dönem olan en az hasar almak ya da tamiri mümkün olmayan hasarlar almamaktır. Tabi ki bunun için de biz yetişkinlere çok iş düşmektedir. Bu dönemdeki gençler yaşadığı dönemin sosyokültürel ve sosyoekonomik değişimlerin gençlerin gelişimi, kendine bir kalıba koyma isteği ve kimlik oluşturmasında önem arz eder. Hatta bu süreçte genç, ebeveyn gözetiminden çıkıp, kendi yakın gördüğü ve onun gibi olmak isteyeceği herhangi bir kahraman gibi nesneler bulmaya başlar. Bu durumda ailelerin kaygı duyması normaldir. Çünkü çocukları onlardan uzaklaşmaya başlamıştır. Bu sebeple aile cezalandırıcı ve kontrolcü tavırlarla çocuklarını kendilerinden daha da uzaklaştırabilirler. Bu tip davranışlarda gençte öfke, içe dönme ve güvensizlik gibi sorunlara yol açabilir.
Kabul görmenin, onaylanmanın çok önemli olduğu bu yaş döneminde bizler anne-baba olarak nerede olmalıyız?
“Biz senin yaşlarındayken” diye başlayan cümleler gençlerimizi bize yaklaştırmayacaktır. Tam aksine toplumsal yer edinme dışında cinsel gelişimin sürecinin de aktif olduğu bu dönemde kafaları daha da karışık olacağından yaşadıkları bu zor süreçte gençle iletişimi sağlıklı kurmak çok önemlidir. Çocuklarımızla kuracağımız pozitif ve destekleyici tutum işe yarayacaktır. Mesafeli ve katı bir tutum sergilendiğinde gence ulaşmak daha zor olacaktır. Böylesi bir durumda bir uzman tavsiyesiyle süreç desteklenebilir.
İlk olarak anne-babalara düşen görev, ergenlik dönemi özelliklerinin çok iyi bir şekilde öğrenilmesidir. Gözle görülen bedensel değişikliklerin yanı sıra duygu dünyalarında yaşanan değişiklikler, artık çok iyi tanıdıkları çocuklarının her zaman sergilediği tutum ve davranışlarının aksine bambaşka türlü hareket etmesine sebep olmaktadır. Ebeveynlerin yaklaşımları onların ilerde nasıl bir bireyin olacağını da etkilemektedir ve bilinmelidir ki ergenlik dönemindeki asıl ihtiyaç aileden tamamen kopmadan ama onlara da bağımlı olmadan yeni rolleri deneyimleyebilmektir. Bu dönemde gençler sorumluluklarını genişletebilmek ve cesaretlendirebilmek isterler. Tabi bu gelgitler aileyi de yormaktadır. Ebeveyn tutumu olumsuz olduğunda maalesef ne aile ne de genç mutlu ve huzurlu olamıyor. Olumsuz ilerleyen aile tutumunda gençlerimiz kendilerini sınırlandırılmış ve yalnız bırakılmış hissediyor. Aile desteği olmadığında ise “kaybedecek bir şeyim yok” diye düşünebiliyor ve daha kontrolsüz davranışlara yönelebiliyor veya aile desteğinin olmaması gencin öz güvenini zedeleyip içe kapanmasına neden olabiliyor. Ailenin gençle kurduğu iletişimde ses tonu ve beden dili çok önemlidir. Aile içi iletişimin yönünün belirleyicisidir diyebilirim. Aileden herhangi biri gençle alakalı endişelerini anlatırken “hayır, yapamazsın, çünkü ben böyle istiyorum” demesi genci her zaman kızdırır. Onun yerine “senin isteklerin, bizim senin için endişelenmemize sebep oluyor” denilebilir.
Zor ve sancılı bir dönem olan ergenlikte ebeveyn tutumu hatalı olduğunda, bu dönem sorunları şiddetlendirir ve ailenin yaklaşımı tutarsız olduğunda genç duygularını düzenlemekte güçlük yaşar. Mükemmelliyetçi olduğumuzda daha kaygılı bireyler olurken, ihmalkâr olduğumuzda gençlerimizin özsaygısı azalabilir.
Bu durumda ebeveyn tutumu nasıl olmalıdır?
Çocukların yetişmesine en büyük katkıyı sağlayacak anne-babaların aralarında kurdukları iletişim en önemli konulardan biridir. Sadece ergenlik dönemi için değil, tüm dönemlerde iletişimin doğru ve kaliteli olması anne-baba-çocuk ilişkisinin güçlü ve sağlam olmasını sağlar. Bu dönemde çocuklarımızın aileden uzaklaşmaları, kendilerini yalnız hissetmeden ileride hayatlarını etkileyebilecek olan kararları almaları ve doğru seçimler yapmaları, büyük ölçüde anne-baba tutumlarına bağlıdır. Gençlere kurdukları bütün hayalleri gerçek gibi görünür, önemli olan onlara gerçeğin ne olduğunu anlatabilmektir. Kendi çağını yaratan, günümüz şartlarında unutmayalım ki; gençlik deliliğin bir parçasıdır ve bundan dolayıdır ki her dönem gibi zorlayıcıdır.
Büyürken tuttuğumuz o minik eller ne kadar büyüse de yanlarında olarak, sevgimizi hissettirerek, kıymet vererek, onları anlayarak, dinleyerek mutlu ve sağlıklı bir gelecek inşa edebiliriz.
Sağlık ve zamanın en kıymetli varlığımız olduğunu, günün sonunda elimizde kalacak olanın, sadece çocuklarımızla geçireceğimiz anılarımız olduğunu, onların aslında birer armağan ve bu dünyada ışık olmaya çağrıldıklarını asla unutmayalım…
Sevgilerimle…
Duygu Çilingir
Sosyolog & Uzm. Aile Danışmanı / Psikoloji Bilim Uzmanı