Zehre, Eylül ayında okula başlayacağı için çok heyecanlıydı. Pembe ayakkabılarını ve sarı kurdeleli tokalarını hazırladı, saçlarına manolya kokusu sıktı. Sabah, annesinin hazırladığı kahvaltıyı hızla bitirip okula gitmeye hazırlandı. Annesinin yanağına kondurduğu öpücükle heyecanı daha da arttı.
Okula vardığında, büyük bahçeyi gördüğünde çok mutlu oldu. İlk kez arkadaşlarıyla tanışacağı için sabırsızlanıyordu. Bir arkadaşı gelip Zehre ile konuşmak istedi, beraber oturdular. Sonra öğretmenleri gelip onları sınıfa götürdü. Sınıfta her şey çok şirindi; duvarlardaki resimlere hayranlıkla baktılar. Öğretmenleri oturmalarını rica edip gördükleri her şeyi tek tek açıkladı. Zehre ve arkadaşları onu büyük bir heyecanla dinledi.
Tanışma faslının ardından öğretmenleri, çocukları bahçeye çıkaracağını söyledi. Hepsi sevinçle dışarı koştu. Zehre’nin arkadaşı Zühre, simli ipiyle atlamayı tercih etti. Zehre ise annesinin çantasına koyduğu kanatlı bebeğiyle oynamaya başladı. O sırada bir kız yanına gelip kitap okumaya başladı. Zehre, kıza kitabı sordu. Kız, okuma yazma öğrendiğinde Zehre’ye bu kitabı hediye edebileceğini söyledi. Zehre çok sevindi, hemen okuma yazmayı öğrenmek istedi.
Zil çalınca çocuklar sınıflarına döndüler. Zehre, kitabı ne zaman okuyacağını düşünüyordu. Yemek arası geldiğinde annesi okula poğaçalar getirdi. Zehre’ye gününün nasıl geçtiğini sordu. Zehre ise hevesle her şeyi anlattı ve kitap okuyan kızla konuştuğunu söyledi. Annesi de çok yakında okuma yazma öğreneceğini söyledi. Zehre, o gün kendini çok şanslı hissetti; okumayı öğrenme yolunda ilk adımı atmıştı.