Yatağı gece yaratığı, yatağı yarasa; hayvan parçası, boğuk parazit.
Bir sürüngen kopuk dilinde, düşüyor ağzının kenarı, salya sümük bir çocuğun süt dişi, ter içinde melankoli, leke; Babil kuyusu…
Çatlayan perişan düş, dekoltesi içinde saplantı, yaprağa yürüyor istenç, çiviliyor şakağını sessiz hallaç,
Alev sarmaşığı, uyuyan ego(benim yuttuğum karabatak)demleniyor başında masanın, avlu ve cin kıyımda, öd baştan bulanık.
Kömürden bir göz yuvarlanıyor, gözlem kulesi, taşları ezilmiş heykelin dua armonisi, kör köpeğin boynunda halka ruhum, odalarımda buldum mumdan dilencimi.
Açıyor avucunu altına yerin, böcekten rahmim biçiliyor azapla son rayiha tebeşir kırıntısı saçlarımda ve insan demir para cebinde Porus’un.
Krematoryum – suya yansıyan kırmızı ayakkabılar – kemik bağcıklı ve parlak tenli son çocuk – O fotoğrafta Tanrıyı unuttum.
Beynimdeki beden,karanlıkta uçuşan kıyafetler…
Ellerimde kanı, ayakları hâlâ gökyüzünde titriyor…