Gördüm ki nafile, daha fazla zorlamadım; izah etmek bir anlam yitimi oldu artık. Beyhude çırpınışlara lüzum var mıydı sanki, ses veren çıkar mıydı bu sessizlikte? Adaletsizliğe boyun eğsen, dilsiz iblislerle örülü bir ömre karışmış yaşam. Şatafatlı sözlerle düzene sokulabilir mi ki?
Anlatmak ve anlamak erdemli bilgelere mahsusken, cehalet kelamdan nasiplenir mi hiç? Hele de yalnızca okumuş görünenler, okumayı yalnızca gösteriş için yapanlar… Suskunluğu bozmayı değil, konuşmayı bilenler ve sessizliğe ant içenler… Ne de ironiktir, sessiz iblisler gibi komikleşen bu haller!
Haydi, gözlüklerin pembe camlarla kaplı; yanlışların rengi daima karanlıkken, nasıl itiraz edebilirsin bozulmuş kişiliklere? Yalan ve iftira ruhlara bir hediye midir, vicdan nedir bilmezler mi? Kalpleri asla sevgiyle buluşmadı mı? Bir hayvanın başını okşayıp koklayamadılar mı gülleri? Hiç ıslatmadı mı, çiğ taneleri elbisenin uçlarını?
Bir gülü koklayıp onun zarif dokunuşunu hissedemediler mi? O güzelim kokunun, ruhun derinliklerine işlediği anı yaşamaktan mahrum kaldılar mı? Gözleri yalnızca yüzeydeki renklere odaklanırken, içlerindeki karanlığı nasıl görmezden geldiler? Gözyaşlarıyla sulanan toprakların özlemi içindeler, sevgi dolu bir dokunuşa ne kadar uzaklar. Hayatın sunduğu güzellikleri göz ardı etmek, en acımasız cehalet değil mi?
Sevgisiz kalmayı nasıl başardın? Yüreğin, bir kuşun kanat çırpışındaki hafifliği hissetmeyi unuttu mu? Sevgisiz bir yaşam, renkleri solgun ve anlamı kaybolmuş bir tabloya dönüşüyor. Belki de sen, gülü koklamak için cesaretini toplayamadın; belki de o anın verdiği mutluluğu, korkularınla gölgeledin. Ama unutma, gerçek yaşam, güzelliklerin ve sevginin iç içe geçtiği o anlarda saklıdır.
Ah, bildim sananlar; iblise araç olanlar, bahaneleri daima sevgisizlik olanlar… Onlar ki, karanlık köşelerde kaybolmuş duyguları, şatafatlı laflar ardında gizleyip, içlerindeki boşluğu derinleştirirler. Sevgisizliğin kahrını çekerken, insan kalplerini yok sayıp, ruhların derinliklerinde yankılanan acıyı hissetmezler. Ama bilmelisin ki, gerçeklik kaçınılmazdır; sevgiyi, mutluluğu ve merhameti yüreklerinde bulamayanlar, yalnızca karanlığa sürüklenirler. Bu dünyada, gerçek bir bağ kurmayanlar, bir gün kendi sessizliklerinin yankısıyla yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Oysa yaşam, paylaşmanın ve sevginin güzelliğiyle anlam kazanır; bu güzelliklerin dışındakiler, yalnızca birer hayal perdesi olur