Uykulu gözlerle yatağından kalkıp doğruca kepengi kaldırdı. İşte para kesesi sessiz, sinsi, mağrur orada öylece duruyordu. Elleriyle pos bıyıklarını güzelce bir sıvazlayıp yatağına dönmek istedi. Fakat bir şeyler onu dürtükledi. Para kesesini olduğu yerden aldı. Sundurmanın altındaki oyuğa gizledi. Yok, yok orası olmazdı, Çok ayakaltıydı. Ya çoluk çocuk alsaydı. Bu düşünce kanının çekilmesine yetti de artı. Elinde para kesesi bir müddet çömeldi. İnleyerek doğruldu. Bir an gözleri sevinçle parladı.
Tıfıl delikanlılar gibi bir sekişte kendini un çuvallarının orada buldu. İşte! Burası harikaydı. Un dolu çuvalları yan yana dizdi. Keseyi birinin içine koydu. Çuvalın ağzını sıkıca bağladıktan sonra bellik diye bir de gemici düğümü attı. Tam ardına dönüp yatağına gidecekti ki, bir şey ona engel oldu. Geri döndü. Düğüm attığı çuvalı tekrar açtı. Para kesesi ve paralar çipil çipil Numan Ağaya bakıyordu.
Odasına yönelerek ‘’Gel bakalım babacığına. Seni yanımda yatıracağım bu gece’’ Dedi. Odası loş ve kasvetliydi. Fakat yattığı yatak onu davetsizce içine aldı. Para kesesini koynuna alıp, yorganı başına çekti. Fakat uyumak ne mümkün! Ofladı pufladı. Sağa döndü uyuyamadı. Sola döndü uyuyamadı. Yorganı başından alıp gök gözlerini tavana dikti. Tavan çirkin yüzüyle umacı olmuş ona bakıyordu. Bir anda ürperdi. Ne hikmetse ölmüş anası geldi gözünün önüne. “Hasbünallahü ve nimel vekil”
Deyip gözlerini tavandan düşürdü. Hayır, hayır parayı oraya koyamazdı. Orası hepten kötüydü. Kafasından bu düşünceyi hızla silkeledi. Öfkeyle yatağından kalktı. Pencere pervazına baykuş misali tünedi. Uzaktan köpek havlamaları, eşek anırtıları, karı koca kavgaları geliyordu.
Bir an düşündü. İyi ki Karısı yoktu. İyi ki yıllar evvel babasına kanıp evlenmemişti. Nice olurdu hali.
Neyse neyse dedi kendi kendine. Onun yapacağı işler vardı. Daha doğrusu bir işi vardı. Onun işi varsa yoksa parasıydı.
Pencere camlarına usul usul yağmur damlaları yalıyordu. Hafiften bir yel esti. Bir kedi martlaşmak için miyavladı. Onu başka bir kedi takip etti. Numan kendi kendine mırıldandı.
Ne dediğini kendisi de duymadı. Ayakları birebirine dolanarak oda kapısına yaklaştı. Anahtar deliğinden dışarı gözledi. Dışarısı zifiri karanlık, İn cin top oynuyordu. Bir anda aklına buğday ambarı geldi. Tabi ya parayı ambara saklamalıydı. Orada kimsecikler ilişmezdi parasına.
Hızlı adımlarla ilerleyen Numan kendini buğday ambarında buldu. Para dolu keseyi ambarın en ücra köşesine iteledi.
Sinsice öteyi beriyi kolaçan ettikten sonra odasına çekildi. Artık o gece rahat bir uyku uyuyabilirdi.
.
Kısa sürede uykuya dalan Numan rüyasında koca koca fareler ağzından burnundan giriyor kulaklarından çıkıyordu.
Korkuyla uyanan Numan paraları düşündü. Acaba yerinde duruyor muydu? Yoksa tıpkı rüyasındaki gibi her şeyi yemişler miydi? Bu düşünce onu dehşete düşürdü.
Yatağından fırladığı gibi soluğu ambarda alan Numan elini kürek gibi buğday yığınına daldırdı. Parmaklarının ucuyla para kesesini çıkardı. Fakat kesedeki paralar kemirgenlerce parça pinçik edilmişti.
Bu manzara karşısında nutku tutulan olduğu yere çöktü. Gözlerini bir noktaya dikti. İşaret parmağıyla dudaklarını oynamaya başladı. O günden sonra Numan Ağa hiç eskisi gibi olmadı.