Istanbul’ da Kapalicarsi esnafindan iki yakın aile arasında geçen bir evlilik öyküsünü kaleme almak istedim. O dönemler aileler arasında gençler birbirine uygun yaşam koşullarında yetişmişse, aile büyükleri kendi aralarında karar alarak bu evliliklerin gerçekleşmesi için ön ayak olurlardı.Aranan öncelik ise elbetteki ekonomik koşullarda birbirlerine denklikleri, eğitim durumları, yaşam şekli, çok önemliydi. Birbirlerini tanımadan aile büyüklerin vesilesiyle gerçekleşen evliliklerde mesafe olurdu.Duygular işin içine karistirilmazdi. Mantik evliligi adi altinda is sözleşmesi yapar gibi taraflar beklentileri doğrultusunda eş adayıyla uzun soluklu evlilikler yaşardı.Şimdilerde adına modernlik denilen rahatlık o dönemlerde yaşam koşullarında aranirdi.Iyi taninmis bir aile olmak, nezih semtlerde yaşamak, gelir durumunun iyi olmasi bugun bile aranan krirerler arasinda hala talep edilmektedir. Evlenen çift için herşey onlar adına organize edilir gelecek yaşamları, meslekleri, iş ve akrabalık ilişkileri çok önem verilen hususlardi. Böyle bir ön hazırlığın yapıldığı evlilik bu kez Sevgili MÜCELLA ve TALAT beyin kaderini belirleyecekti.Hayatları boyunca bir araya gelmemiş iki yetişkin, alınan onca eğitime rağmen ailenin aldığı karara itiraz etmeden uymakla mükellefti.Kendi kararları ancak ailesi içersinde geçerlilik kabul görürdü.
Örf, adet, gelennek ve göreneklerine fazlaziyla bağli iki ailenin, yurt disinda eğitim görmüş batı kültürünü benimsemiş iki genç yetişkin bireyin ailelerinin istegi üzerine görücü usülu evlilikleri çoktan onay görmüştü.Zaman icerisinde yaşanmisliklarin an gelip sadece birer hatiradan ibaret olduğu kaçınılmaz bir gerçeti. Ölümsüzlük belki de, yasarken elde edilen tüm tecrübelerin kalici eserlere dönüşmesiyle gerçekleşecektir.Evlilikte bu kalici eserlerde pay sahibiydi.Hayatin bizlere ne getireceği, bizlerden ne eksilteceğini hesaplamadan yasiyor kararlar alıyoruz. Bu kararlarin gekecek ýaşantimizdaki etkilerini öngöremeden öylece yaşayip saatleri, haftalari, ayları belki de yılları tüketiyoruz.Birimiz bugünü yaşamak güzelliğinden uzak öngöremediğimiz yarinlar için planlar yapiyor, hayatında bizler için farklı planlar kurduğunu bilmeden yaşiyoruz. Yaşadıkça öğreniyoruz, geçmiş yaşanmisliklara bel bağlayarak farkında olmadan bugünü de tüketiyoruz, kendimizi de boşu boşuna. Bize bahşedilen tek ömrü de.MÜCELLA hanım 1955 ISTANBUL Büyükada’da Aralık ayının ortalarında dünyaya geldi o zamanlar evde gerçekleşiyordu doğum sabahi sabah etmusyi annesi aylardir heyecan içinde cinsiyetini bilmedigi bebegiyle konuşmuş, uzun soluklu yürüyüşlerde ağrilari hafiflemişti. Cinsiyetini bilmediği icin fazla hazirlik yapamamişti.Şımdi pamuk pamuk elleri, mis gibi süt kokan teniyle, küçük prenses vardı kucağında. Buğday tenli, yosun yeşiline çalan gözleri, yüzü bir kalemle çizilmışcesine muntazam yüz hatlarına sahip, gülümseyişiyle yürek ısıtan bır bebek olarak dünyaya gelmiştir. Isim bile düşünmemişlerdi, bir anda aklina MÜCELLA ismi gelmişti.Annesi ULVIYE hanım eski osmanlı kültürüyle yetişmiş, geleneklerine bağlı, kocasına sevgi ve saygısından kusur etmeyen kendine has bir yaşam tarzını benimsemiş sakin mizaçli bir hanimefendiydi. Bu uyumlu uysal huyunun kızında da olması olması ayrıca mutlu etmişti.Bebeklik yılları çok huzurlu geçmişti sevgi dolu bur ailede büyümenin verdiği huzur hiç birşey de bulunamazdı.Babasi MITHAT bey ULVIYE hanımın tersine daha dişa dönük ticaret hayatina ailesinin yanında başlamış ileri görüşlü tam bir mantık adamıydı. Her şeyi zihninde tartar, ölçer, biçer kararlarını ona göre alır uygulardı. Senelerini kapalicarsidaki kuyumcu dükkanında geçirmişti. Esnafligi da, ticareti de babasından öğrenmişti, nazik, kültürlü sosyal kişiliğiyle oldukça sevilir sayılırdı çevresinde. Sık sık seyahate çıkardı MITHAT bey gittiği şehirlerden dönemin yazarlarına ait kitapları satın alır sahafcilar da vakit geçirmeyi severdi, eski yada yeni başım fark etmeksizin ilgi alanına hitap eden her türlü kitabı alır kütüphanesine genişletirdi.MÜCELLA anne ve babası tarafından sevgi ve şefkatle büyütülmüş, ailedeki bu huzurlu ve sakin ortam okul hayatında basarili olmasını sağlamıştı.Arkadaşlarıyla iletişimi çok iyiydi, yardımsever, merhamet doluydu. Geçen yıllar içerisinde de hayalperest bir kişiliğe bürünmüştü, fırsat buldukça okul çıkışı iskeleye iniyor vapurdan inen yolcuları inceliyor, gözlem yapıyor, farklı yaş gruplarındaki kişilere hayali karakterler yüklüyor kendince kısa öyküler kaleme alıyordu. Haftasonu olduğunda evlerine misafirliğe gelen akrabalarına yazdiklarini okuyup fikirlerini alıyor, yapacağı değişiklikleri eklemeleri çikarttiktan sonra onları gizli bir hazine sandığı gibi gördüğü evdeki annesinin ceyizliklerini sakladigi sandigi bosaltip icine istifliyordu. Evlilik yoktu ileriye donuk planlarinda varsa yoksa kitaplar.
Edebiyata düşkünlüğü bu yaşlarında başlamisti, iyi bir eğitim aldıktan sonra yazar olmak, dünyayı gezmek,kesfetmekle yanıp tutuşuyordu. Ķeşfedilmesi gereken yerler hakkında yazılar yazıp bunu herkesle paylasmak istiyordu. Her akşam bu hayalle geleceğe güzel dileklerde bulunup yastiginin altina dilek caputlari bitiktiriyordu.Uyuyor sabah erkenden kalkip evdeki kütüphneden yeni kitaplar alıp okuyordu . Babasının kütüphanesi bugünler için ona hazırlanmış gibiydi,seyahate çıktığı dönemlerde babası beğendiği ,ilgi alanı olan pek çok kitap alırdı, “kitaba yatırım yapmak geleceğine yatırım yapmak” derdi babasi.Kendini çok şanslı hissediyordu baba sayesinde okumadığı kitap kalmamış gibiydi.Okuduğu her kitapta kendini bambaşka duygularda bulunuyor, kurduğu hayallerde dünyası renkleniyordu.Herşey bir tiyatro sahnesiydi sanki düşlediği her karakterde kendini yeniliyor, gelişiyordu.
Mualla Sabir GüvenMÜCELLA(sayfa2)
Tek çocuk olmanın verdiği avantaj yada dezavantaj olarak görülen her durumda yazıları sayesinde güvenli limandaydi.Hiçbir fırtına, dalga, onu yıldırmıyor aksine eksik yönlerini törpülemesini sağlıyordu.Hayalindeki kahramanlarda kardeş sahibi oluyor, abla oluyordu.Aslında yalnızdı, yalnızlığını karakterler yaratarak geçıştirmesini bilmişti zaman içerisinde.Doğumu oldukca sikintili geçtigi icin annesi bir daha cesaret edip hamile kalamadi.Kizlarinin kendini yalniz hıssetmemesi icin ellerinden geleni yaptilar, firsat buldukca sehre inerlerdi Istanbul’un büyülü birbirine benzemeyen mahalelerini gezdikce icinde yaratici yazar harekete geçiyordu.Babasi firsat buldukca gezdiriyordu onu Beyoğlu’nda tranvaya binmek caddeyi boylu boyunca saran tarihi yapilar gözünde büyümüştü mimarisine hayran kalmışti Şishahe’den galata köprüsünü geçmek,Balat sahilinde dolaşmak Eminön’ünde balik ekmek yemek Misir çarsinin büyülü otantikliği Çemberlitaş’tan Sultanahmet meydani sanki bir romanin icindeydi gezdigi her yer ayri bir mutluluk veriyordu. Anne ve babasinin ona sundugu sonsuz sevgi yalnizliğini bir nebzede olsun unuturuyordu.Yazdığı öykülerde başka başka ülkelerde seyahat ediyordu kalemi sayesinde, yeni yerler keşfediyor,yeni kültürlerde maceradan maceraya koşuyordu.Çoğunu evdeki kütüphanede okuduğu kitaplardan esinleniyor ailesiyle gezip gordugu yerleri zihninde bambaska yerlere çeviriyor kendi duygu ve düşünceleriyle harmanliyordu. Küçücük bir kütüphanede kockocaman bir dünya yaratmıştı kendine. Yarattığı dünyada keşfe çıkıyordu kütüphaneye eklenen her bir kitapla dünyayi keşfe çıkıyordu, hayal dünyası oldukça gelişmişti. Ailesinin desteğiyle İNGİLTERE’de İngiliz Dili ve Edebiyatı okumaya karar vermişti.Edebiyat tüm hayatı olmuştu, onu yeni ülkeler kesfetmesine yardımcı olacak sihirli değnekti.Yıllardır yazılarında hayalerinde yaşadığı şehri görecek, orada yaşayacak, yeni yerler, kültürler kesfermek fazlasiyla heyecanlandirmisti.Anne ve babasından ilk defa ayrılacak olması derin bir üzüntü ve keder yaratmıştı içinde sevincini coşkusunu doyasıya gösteremedi ailesine gidişiyle.Halası eniştesi yıllar önce taşınmıştı INGILTERE ‘ye ilk zamanlar onlarda çok sıkıntı çekmişlerdi oğullarının egitimi için gelmişler geçen seneler içerisinde akademik kariyerine burada devam edip yerlesmislerdi. Ailesinin evlatlarindan ayrı kalacakları için derin bir keder ve üzüntünün yanında kızkardeşine emanet bir yaşam sürecek olması içlerini bir nebze olsun rahatlatmıştı. Günler öncesinden mektuplar yazılmış iletişime geçilmiş okuyacağı okul ziyaret edilip kayıt yapılmıştı çoktan.Fazla bir eşya götürmek istemedi yanında çok gerekli olanlar hazırlandı nizami bir şekilde bavullara yerleştirildi.Annesini de sıkı sıkı tembihledi ” yokluğumda tavan arasına yerleştirdikleri sandıklara gözü gibi bakmaliydi hiç bir şey kaybolmamaliydi tüm çocukluğu ve gençliği bir kaç tane bavula siğdirilmişti.”çünkü.Tüm hazırlıklar tamamdı,ilk uçakla aktarmalı olarak İNGİLTERE’ ye gidilecekti, kalbi avuçlarında atıyordu genç kızın bir yanında hüzün, bır yanında sevinç kol kola eşlik ediyordu yolculuğu boyunca kendisine. Anne ve babası kızlarına belli etmemeye çalışsalar da bu ayrılığa hiç hazır değillerdi. Kızlarindan ayrı geçecek seneler simdiden gözlerinde büyümüştü hazırlıksız yakalanmislardi ne zaman bu kadar çabuk büyümüştü ve kendi ayakları üzerine duran genç bir hanimefendiye dönüşmüştü.Annesinin gözleri yaşlıydı oysa güreli daha birkaç olmuştu ve kızını her zamankinden fazla özlemişti.Gittiği gun kaleme aldığı mektubu çoktan postaya vermişti ,mektuplar sayesinde biraz içine du serpiliyor sağlık durumunun iyi olmasına seviliyordu.Ama aradaki mesafe içindeki evlat hasretine her gun bir kürek daha kor taşıyordu.”Izin vermeseydim gitmesine yanında yakın bir fakülteye gönderseydim “diye geçirdi içinden en srvdigi yemekleri pişirirken yokluğunda tavan arasına çıkıyor çocuk kalbiyle yazdığı onlara defalarca okuduğu ezbere bildiği öyküler de teselli arıyordu.Her bir sayfa kızı kokuyordu, nasılda onca şey düşünüp kaleme almıştı, zekası ve güzelliği gururlandirmisti.
Mualla Sabir GüvenMÜCELLA (sayfa3)
MÜCELLA,uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra nihayet INGILTERE’ye ulaşmıştı.Ilk defa ailesinden bu kadar uzak bir yerdeydi, yol boyunca yıllardır kurduğu hayalin gerçeğe dönüştüğünü bilmek oldukça mutlu etmişti etmesine ama bir yani yarım kalmıştı hem hüzün, hem sevinç aynı anda kalbin de yer bulmuştu.Kendini yıllarca buna hazırlamıştı hayalleri vardı,hayallerine ulaşmak adına çıktığı bu yolculukta bu kadar üzüleceğini hesaplamamisti.Dilini, dinini, yaşam şeklini bilmediği bir yerde sürdürecekti hayatını şimdiye kadarkitaplardan öğrendiği hayatin tamamen farklıydı, oldukça rutubetli bir havası vardı.Yağmur her yerde ayniydi oysa ki onu üşüten havanın yağışlı olması değildi oldukça yabanci olduğu bu şehre alisip alışamayacağı korkusuydu.Korkuyordu ilk defa bu duyguyla karşı karşıya kalmıştı,ailesi yaşındayken güvendeydi özgürdu şimdi zaman sınırı yoktu mutlu olmalıydı bu durumdan içini kemiren bu yabancılık hissi neden sarmıştı benliğini.Yol boyunca düşünmüştü gelecekte yapacaklarını okulu başarıyla bitirip istediği bölümden mezun olduktan sonra eğitimini aldığı edebiyat alanında güzel romanlar, araştırma yazıları, akademik çalışmalara imza atacaktı.Geride bıraktığı çocukluğu, gençliği,ailesini daha az düşünüp hayallerine odaklanacakti.Yabancısı olduğu bu şehri ozumseyip kendine bir yer edilmeliydi, kabul görmeliydi derslerine çok çalışıp erkenden mezun olmak öncelikli hedefi olacaktı. Havalanında bavjllrin sırasını beklerken halası SEMRA hanımın seslendiğini duygu dalıp gittiği düşüncelerinde sıyrılıp kucaklastilar. Halasi olmasaydı bu koca şehirde ne yapardı bir başına.Halasi”fazla eşya getirmemişsin serin olur buralar ilk fırsatta sana buradan kalın giysiler alalım üşütüp hasta olma sonra albime nasıl açıklarım bu durumu ” diyerek şakalaşmişti yiğeniyle.SEMRA hanim 50 yasina yakın yaşına göre dinç esmer uzun boylu,uzun siyah saçlı oldukça modern giyimli entelektüel diyebileceğimiz bir hanimdi.Babası gibi kitap okumaya meraklı, sosyal,sıcak kanlı,his sohbet, modern görüşüldü oluşu içini rahatlamıştı MÜCELLA’yi yıllardır görmediği için nasıl biriyle karşılaşacağını bilmiyordu, hatırladığı özel günlerde eve gelen özenle seçilmiş tebrik kartları ve mektuplariydi. INGILTERE ‘ye ait resimli kartpostallardan tanımış çok sevmişti bu şehri,hatiralarinda tren yolculukları yapıyor, nehir kıyılarında geziyor, oldukça geniş düz arazilerde hayali karakterleriyle bir dünyaya yaşıyordu.Şimdi gerçeğin tam içindeydi. Arabayla gelmişti halası çok lüks olmasa da ayaklarını yerden kesiyordu,Evleri biraz şehir dışındaydı küçük bir kasaba okuluna yakın olmasını isterdi ancak aktarmalı otobüslerle kuşa gezinti içinde okuluna ulaşmak özgüven kazandiracakti. Lise yıllarında iyiki bir kaç dil öğrenmek için çaba sarfetmişti şimdi burada pratik yapabilme şansı vardı.Eve ulaşmaları yaklaşık bir saati bulmuştu, kasaba eski zamanda dönüp kalmis bur tuval edasindaydi kırmızı kiremitlerden yapılmış en fazla beş katlı binalar nizami şekilde sıralanmış arada bisiklet yolun benzeyen patika yollarla çevrili, biraz ileride göl bile vardı.Kiliseleri ilk defa bu kadar yakından görüyordu. Haftasonu olduğu için kasabalı dışarda alış verişteydi. Küçük bir pazar alanı gözüne çarptı, doğal topraktan her çeşit sebze, meyve, peynir çeşitleri, giyim, herşey vardı. Haftaya mutlaka her yeri gelecekti oldukça uzun ve yorucu bir gun olmuştu buran önce eve girip dinlenmek istiyordu. Mualla Sabir GüvenMÜCELLA (4)
Evini şimdiden özlemisti, Nihayet eve varmışlardı, evin duvarları sarmasiklarla sarmalanmış beş katlı küçük küçük pencereleri olan kirmizi kiremitli yan yana rahatlıkla dört daire sığacak genişlikteydi.Bu kadar heybetli bir binayi ilk defa görmüş olmanın şaşkinliğiyla, ağir adimlarla binaya yaklasti iki ayri giris kapisi vardi. Halasına ait olan daire sağ köşede üçüncü kattı, merdivenler oldukça geniş ahşap trabzandandi. Allahtan fazla eşya almamıştı, bavullari araban alıp trabzana dayanarak yavas yavas yürümeye başladı.Kuzeni ERTUĞRUL yardım için gelmişti, elindeki bavullari ERTUĞRUL’a teslim edince biraz soluklandi. Merdivenin şeklini, spiral olarak yukarıya doğru devam etmesinde duzeni, duvarlardaki küçük havalandırma pencerelerini, yukarıdaki katların sayısını merak eden bakışlarla göz ucuyla kontrol etti. Büyükada’da yaşadığı evle kıyaslamaya yapmaya başladı içinden,oradaki evleri üç katlı ahsaptan eski koak yapilardandi. Bahçe oldukca genis icine hem kış bahcesi, hem kiler sigiyor etrafi yine meyve ağaclariyla kapli uzun bir patika orman yoluna baglaniyirdu, simdi yaşayacağı ev arasında dağlar kadar fark vardi. Daha önce apartman yaşamı hakkında hiç bir deyimi olmadığı için alışması zaman alacaktı.Evin kapisi oldukça büyük ahşaptandi ERTUĞRUL vakit kaybetmeden kapı açtı ve elindeki bavullari giriş hol olarak kabul ettikleri dar uzun alana MÜCELLA’nin kalacağı odanın kapısının önüne özenle bıraktı.MÜCELLA, halası SEMRA hanim da hemen ardından evin içine girdiler ve kapıyı kapattılar. Halası üç artı bir olan evini yiğenine gezdirmeye başladı, uzun hol bütün odaların merkeziyle biraz sağa devam edince yatak odaları, banyo, soldan devam edince büyük oturma odası, mutfak vardı. Yol yorgunu olduğu için biraz dinlenmek için havasından izin almişti. Yiğeni dinlenirken oğluyla beraber akşam ıcin yemek hazirliklarina başlamıştı, sebze ağrılı bir sofra düşünmüştü onun için önceden pazar aldığı sebzeleri özveriyle temizledi başladı ve aksam temek için hazır hale getirdi. Yaklaşık beş yıl önce eşi yardım ederdi aksam yemeklerine çoğunlukla yokluğunda şimdi bu görevi oğlu devralmisti,aslında çok özlüyordu eşini yokluğuna oğlunun varlığıyla katlanabilmisti.Bir öğlen vakti ani bir kalp krizi nedeniyle erken yaşta kaybetmişti kocasını ondan kalan birikmiş paralar geçen senelerle azalmış oturdukları ev dışında, akademik eğitim alarak bir üniversitede sanat tarihi öğretmenliği yaparak geçimini sağlıyordu. Oğlu Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun olmuş küçük bir atölyede kasabada ve kasaba dışından gelen öğrencilerine resmi dersi veriyor,yaptığı resimleri alıcı bulursa satıyor evin bütçesine katkı sağlıyordu. Anne oğul küçük dünyalarına şimdi yigeni MÜCELLA’yi dahil etmenin mutluluğundaydi.Ortaokul yılların en son bır araya gelmişti halasıyla, aradan yıllar geçmiş o küçücük kız büyümüş ve beraber bir hayatı paylaşmak eğitimini tamamlamak için halasiyla bir aradaydi. Ailesi ne yapıyordu, aklı onlarda kalmişti, iyice dinlendikten sonra bur mektup kaleme aldı yolculuğunu, bu kasabayı, yaşadığı evi halasini, kuzenini herseyi yazdı.Sabah erkenden uyanıp posta kutusunda soluğu alıp göndérmekti ilk işi. Mektubu yatağının yanındaki çalışma masasının çekmecesine koydu, aksam yemeği icin oturma odasina gecti. Evinden ailesinden uzak ilk aksam yemeğiydi sofraya oturduklarında duvarlardaki resimler dikkati çekti oldukça güzel manzara resimleriydi o sormadan yigeni konuşmaya başladı,” benim yillar içerisinde yaptığım satmaya kiyamadiğim tabloların umarım begenmıssindir.” ERTUĞRUL oldukça nazik,sıcak kanlı, gözlem yeteneği kuvvetli renk ve ışık konusunda yetenekli bir geçti çalışmaları onun için çok değerliydi. O akşam herkes kendini, mesleğini, hayallerini paylaştı, tam istediği yerdeydi MÜCELLA sanatla iç içe huzur dolu bir evde hiç yabancılık çekmedi yol boyunca icin dek gereksiz korku yavaş yavaş yok oldu. Halası ve yiğeni onu oldukça güzel karşılamış, evlerinde yatılı misafir etmiş, ona eğitimi boyunca kalacağı bir oda tahsis etmişti, bilmediği bir ülkede bu onun en büyük şansıydı.Halası oldukça donanımlı, entellektüel, modern kişiliğiyle rol modeli olmuştu çoktan.
Mualla Sabir GüvenMÜCELLA (sayfa5)
TALAT bey 1950 İstanbul Büyükada’ da Temmuz ayının ilk haftası dünyaya gelmiştir.Annesi MÜNİRE hanim oldukça otoriter bir karaktere sahipti. Üç erkek kardesi vardi, onlarin hayatlarina nasil yön verdiyse sıra şimdi cocuklarinin hayatina gelmişti çocuklarinin hayatında da söz sahibi olmasıyla övünür hale gelmusti. Dört çocuğun bakımı, eğitim hayati kolay değildi, sorumluluk sahibi, titiz, ince eleyip sik dokuyan ailede sözü geçen dominat karakter yapısına sahipti. TALAT gözbebeğiydi.İki ablası erken yaşta evlenmişti. Annesi onlara uygun damatlari coktan bulmuş, Bursa’nin taninmis aileleriyle akraba olmayi basarmisti. Annesinin aileden kalma epeyce bir mal varlığına vardi, evin gelir giderini iyi takip eder, tutumlu, olmasına rağmen konu TALAT olunca cömerliği elden bırakmazdı. Çevresi tarafından çok sevilirdi,yardımsever merhamet sahibi oluşuyla taninirdi.Rahmetli anne ve babadi icin her yil duzemli olarak hayirlar yapar cevredeki yoksul insanlari sevindurir “dünyanin iyi kalpli insamlar yüzü suyu hürmetine döndüğüne inanirdi”. Tum dualarinda cocuklarinin hayirli yuvalar kurmasi, sağlik, huzur dilerdi. Duaların gücüne inanır, sifayimrahmeti dualarda arardi. Kalp kirmamaya özen gösterirdi. Babası BURHANETTIN bey ticaret hayatıyla meşgul, donanimli bir beyefrnfiydi uzun yillar gumruk musavirliğinde çalişmis, daha sonra istifa ederek Kapaliçarsi’da bir dukkan tutup gecimini bu dukkanda hali satmaya baslayarak devam ettirmıştir. Çesitli sehirlerde dokuma halilar, kilimler getirtip oldukca kiymet verdğii halilar tum zamanini almaya başlamisti. Zamanla islerini büyütmüş oldukca varlikli bir konuma gelmişti. Evdeki olup bitenlerden bi haber herşeyden en son haberi olan kararlar verilip uygulandiktan sonra bilgilendirilen kişisiydi evin. Oğlu TALAT uzun boylu, esmerce yaşıtlarına göre daha heybetli ve atletik bır yapıya sahipti, lise tahsilini babasının isyerine yakın olan KABATAS ERKEK LISESI’de teknik lisede devam etmeye başladığı sıralarda babadinin iş yoğunluğuna dersten arta kalan zamanlarda yardım ediyordu.Tek erkek çocuk olmanın verdiği gurur, çalışkanlık,disiplinli bir kişilik kazandırmıştı hayatina,sosyal ilişkileri oldukça gelişmiş okulda aldığı eğitimleri birebir uygulama fırsatı bulmuştu. Yabanci dilde oldukça başarılıydı şimdiden iki dili ana dili haline gelmışti.Yerli yabanci tüm müşterilerle yakından ilgileniyor, pratik zekasıyla ürün çeşitliliği bol olmasına karşın kime neyi satacağını çoktan kavramisti.Bu nedenle eğitiminin geri kalan kısmını yurt dışında ekonomi okumaya karar verdi.Annesi ilk başlarda oğlundan ayrı kalmaya dayanamadı da TALAT’in istikrarlı isteği üzerine evladını hasret kalmaya mecbur kaldı. O da MÜCELLA hanım gibi INGILTERE’yi seçmişti eğitim hayatinda oradaki okulları yollar öncesinden araştırmış ders notlarını yüksek tutmayı başarmış ve kenfini olfukca prestijli dönemin gözde üniversitelerinden birine yerleşmişti. Annesi oğlundan ayrı kalmayı hiç istemiyordu, ama elinden de birşey gelmiyordu.Babasının ticaret yaptığı esnaflardan birinin akrabalarinda kalacaktı şimdiden heyecanlanmişti, eğitim hayatını iyi notlar alarak erkenden bitirip ailesinin yanına dönmek için içinden dualar okudu.TALAT’i havaalanından basının esnaf arkadaşını akrabası ASIM bey karşıladı kendisi babasının yaşlarında oldukça babacan bir tavırla sanki kendi oğlu yanlarına gelmişcesine içten karşılaması, yolculuk sırasındaki tüm korku,endişe ve tedirginliğini ortadan kaldırdı. Evleri okuluna oldukça yakın şehir merkezine yakın bur kasabadaydi, caddeler alabildiğine büyük heybetli oldukça görkemli mimari yapılara sahip evlerdi arabanın camından dışarıyı izliyor, bir yandan da ASIM beyin yol boyunca kendi gatatina dair anlattiği hikayesine kukak kabartiyirdu, “üç oğlu vardı, onları okutmuş şimdi her biri kendi mesleğini icra etmek için başka başka kasabalarda çalıştığı anlattı yol boyunca” sohbet oldukça koyuydu. Ailesini aratmadi bu sicak karşilama eve vardıklarında, çok heyecanlanmişti, etrafı algılamakta çalıştı bis bakislarla. Arabadan bavullari çıkarttı, her biri muntazam nizami bir şekilde dizili BÜYÜKADA’daki gibi müstakil evlerle çevrilmişti. İki katlı oldukca geniş bahçesi bulunan bu ev içini ısitmişti, okula evleri yakın olmasına rağmen ASIM BEY arabasını okula gelip giderken kullanabileceğini söylediğinde daha da mutlu olmuştu; bu sayede çevre kasabaları gezme şansına sahip olacaktı. Daha çok yer görecek, yaşayacaği şehri daha fazla taniyabilecekti. ASIM beyin eşi NERIMAN hanim karsiladi bahçeden misafirini çok güleryüzlü, esmerce tombul bur bayandi. Ev hanimiydi kendisi, bahçedeki güzel çiçekler onun ellerinden çıkmıştı, Ev isleri bittikten sonra bahçedeki verandasinda oturur, ailecek beş çayı içer günün yorgunluğunu atarlardi, aksam yemeğine kadar dinlenirlerdi. Aksam olmuştu bu gün yemekler erken yendi herkez dinkenmek için odasına erkenden gitti. Ailesinden ayrı geçireceği TALAT oldukca yorucu aktarmalı bir yolculuk geçirmişti, mıs gibi gül kokusuna bulanmiscasina kokan çarşaflar da yorgunluktan derin bir uykuya daldi.
Maulla Sabir Güven
MÜCELLA (6)
TALAT ertesi gün öğlene doğru uyarmıştı,yolculuk epey yormustu okulun başlamasına bir hafta erken gelmiş olması işi birazdan ağırdan almasına musade ediyordu.ASIM bey emekli olmasına rağmen kendini onaylayacak bir meslek bulmuştu marangozluga yatkın olduğunu farketti ve kısa zamanda el işçiliği gerektiren sus eşyaları tasarlamaya başladı haftasonları açık pazarda satıyor eve ek gelir giriyordu.Çocuklarından ayrı görmediği TALAT’da yaptığı isleri öğretmeye çalışıyor beraber daha fazla sus esyasi yapıyorlardı. El becerisinin olduğunu o güne kadar kendisi de farketmemisti, gununstresini atıyor bir yandan da ortaya esi benzeri olmayan objeler çıkıyordu.Okulun ilk yıllarında oldukça zorlanmış olsada ilk seneyi başarıyla bitirmişti, evde garajı atölye olarak kullandiklarindan atolye için ayrıca ödenecek bir masrafları yoktu. Kazandıklarını bir yandan biriktiriyordu, böyle bir ek gelire ailesinin varlikli olsundan dolayi ihtiyacı yoktu her ay adına hesabına para yatmasina rağmen onlara ilerde onlara yük olmamak ve kendine ait bir iş kurmak arzusuyla birikim yapıyordu.Zamanini ve parasını yönetmeyi okuduğu okul sayesinde şimdiden iyi yönetmeyi öğrenmişti. Babasinin yaninda satisa yardim ettigi dönemlerde edindiği tecrübeleri burada uyguluyor müşteri memnuniyetiyle oldukça saygı görüyor ve yaptıkları işlerde tavdiyeyle siparişleri her geçen gun artıyordu. ASIM bey yanlarında misafir olarak gelen bu genci terbiyesi,çalışkanlığı, yardımseverliği, el becerisi ve satışlarına olan katkısıyla daha çok benimsemiş sevmeye başlamıştı. Fırsat buldukça haftasonları çevredeki yakın kasabaları geziyor, yeni yerler keşfediyor, atölyede bulunan objelerin tasarımı için fikirler gelistiriyordu, iyice alismişti.ikinci yıl oldukça rahat geçti ilk yıllardaki yabanci çekingen tavırlarından eser kalmadı. Kendini her konuda geliştirmeyi,yenilemeyi seviyor, eden zamanı iyi değerlendiriyordu. Arkadaş çevresi fazla olmasa da okul hayatında iyi dostluklar kurmuş kendine yakın godugu kişiler dışında fazla kişi olmasına müsade etmemişti.Fırsat buldukça ailesine mektup yazıyor onlara olan hasretliğini mektuplardaki satırlarda gideriyordu. Yaklasik 4 yil surn egitimi bitmisti diplomasini almisti, ASIM bey eskiden çalıştığı kumaş fabrikasındaki tanıdıklarını araya koydu ve imalatta sorumlu kadroya girmesini sağladı hiç bilmediği bir alandı dokuma kumaş ancak kısa sürede çeşitli birimlerde görev alım kendini geliştirdi ve bu sektörde de muaffak oldu. Fabrikada üretilen her bir kumaşın üretim aşamasından satış pazarlamasına kadar bilgi sahibi oldu burada onu oldukça parlak bur gelecek bekliyordu, işyerinde kenfini sevdirmus dürüst, çalışkan kişiliğiyle onsuz kredi kazanmıştı. ASIM bey de ayrıca gurur duyuyordu kendisini mahcup etmediği için tam bur aile olmuşlardı artık. Ancak ailesi onu çok özlemiş her fırsatta bur an önce gelmesi için sürekli baskı uygulamıştı.7 yıl olmuştu ailesinden ayrı geçen yillar ne çabuk gecmisti. Ilk geldiği yılları hatırladı, “hamdi,pişti ve şimdi yanmak vaktiydi”. Iki hafta sonrasına bilet aldı ve ailesinin yanına dönmek için hazırlıklarına başladı, gidişine oldukça üzülen ASIM bey ve eşi onu geldiği ilk günkü gibi sevgiyle kucaklayıp sevgiyle uğurlamak zorunda kaldı, bir parçası da onlarla beraber kalmisti sanki birbirlerine çok alışmışlar aileden öte bağlarla baglanmislardi.ISTANBUL ‘a mutlaka beklerim diyerek isteksiz hüzün dolu bakislarla vedalaştı havaalanından ikisiylede gözyaşlarını saklamaya çalışsa da başaramadı içli içli ağladı,cok sevdiği ailesi kadar verdiği insanlardan ayrılması kolay olmadı. Eşyalarını uçağa yerleştirilmesi sırasında dalıp gitti pencereden geride birakacagi INGILTERE’ye ne umutlarla gelmisti, okulunu başarıyla bitirdi; meslek sahibi oldu, genç yetişkin bir beyefendi olarak geri dönüyordu ülkesine ailesine gururluydu ancak sevinci yarimdi bu kadar yıl beraber bir hayatı paşlastığı ailenin ona gösterdiği sevgiyi, iyiliği asla unutamazdi.
Mualla Sabir Güven