Kadınlar! Toplumun yarası ve merhemi olan kadınlar, dezavantajlı grup olmaktan kurtulamıyorlar. Toplumda hala sorumluluğun çoğu kadınların üzerindeyken de avantajlı olmalarını bekleyemeyeceğiz sanırım.
Şiir olması gerekirken kötü muamele görüyorsa kadın, o toplumdan bir çürümüşlük kokusu almak mümkün.
Yaşam hakkının bile kendi elinde olmadığı bir yaşamı kadınlarımız elbette ki istemezler. Hangi insan ister ki sürekli çeşitli hapislerde tutulup da özgürlüğüne ket vurulmasını? Hapis denilirdiyse; göz hapsi,söz hapsi vs. den bahsediliyor.
Ya ‘Adam gibi kadın’ ya ‘Erkek Fatma’ der erkilleştiririz. Ya da kırılacak bir vazo muamelesi yaparız. Kadın önce ‘Kadın!’ gibi olmalıdır halbuki. Ne erkek kadar erkil, ne de pamuk ipliği gibi ince.
Toplumda ne çok atfımız var kadınlara. Kadın; anne, dişi olduğu yetmezmiş gibi ‘Kadın dediğin öyle olmalı, böyle olmalı.’ diye şekilden şekle sokmak isteriz. “Özgür bırakalım da kendisi olsun” demeyiz.
Ne kadar ataerkil bir toplum olsak da medeni bir toplum olmanın ilk kuralı kadın üzerinden demagoji yapmamaktır. Yozlaşmanın da ilk adımı bu demagojilerdir.
Kadınlar diğerlerinin istediği gibi olmak zorunda değildir. Doğarken yüklenmiyor üzerimizdeki görevler ve amaçlar aslında. Toplumun içinde yaşarken yavaş yavaş empoze ediliyor. Sonra ‘Coğrafya kaderdir.’ hayıflanmalarını yaşamak doğal tabi.
Evet topluma göre şekillensek de toplum da bireylere göre şekillenmekte. İçinizden kaçınız toplumu değiştirmek için kendini değiştirmeyi göze alıp başardıysa toplumda nebze nebze değişecektir.
Kadın toplumun oluşması ve yetişmesi için ana elementtir. Ama siz sadece çocuk üretim makinesi olarak görüp de birey olarak yetişmesi için çabalamazsanız geçmiş olsun toplumunuza, gerilemeye adaysınız.
Gelişmiş toplumlar diye gıpta ile baktıklarımızda (suçlar, sıkıntılar olsa da) kadınlarını özgürleştirmiş, kadınlarına saygılı ve onları birey olarak gören toplumlardır.
Ne kadar çok şeye katlanır kadın dedikleri… Regl ağrısı onda, doğum sancısı onda, namus belası onda, şiddet görmek ve hor görülmek onda; ikinci sınıf vatandaş muamelesi, köle muamelesi görmek onda, eziyeti çekmek, emeği veren taraf olmak onda. Acılarını, görevlerini (!), yapılması gerekenler, yapılmaması gerekenler listesi onda. Ezilmek, dışlanmak, erkek işine karışmamak, her lafa karışmamak onda. Kadın kafası işte diye söylenilmesi, yetiştirilmeyen her kadının sözüne itimat edilmemesi onda. Kıyafetine, şekline göre yargılanmak onda.
Her ne olursa olsun bu kadar şeye maruz kalıp da umudunu yitirmeden direndikleri için de “Kadın Gücü” tartışılmaz. Kadınlar daha güçlüdür aslında, sindirilmeye çalışılmaları veya sınırlandırılmalarının altında sahip oldukları gücü kırmak da yatıyor olabilir, bilemeyiz. Kadın isterse dünyayı dize getirebilir, ataerkillikle bir baş edebilse. Belli bir eğitim almış, kendini yetiştirmiş kadınları da sindirmek çok kolay iş değil. O yüzdendir ki önce eğitim hakkı alınır elden. Oysa dünyanın yetişmiş kadın bakışına ihtiyacı vardır.
“Kendini üşütme…”, “Dikkat et…” demekten daha mühim görevleri vardır kadınların. Toplumu yetiştirmek ve eğitmek. Topluma hem kendileri gibi kadınlar hem de kadına saygılı adamlar yetişmek zorundadırlar.
Hem o kadar davranışa maruz kal hem de toplumu değiştir,zor iştir vesselam. Kadın olmak başı başına bir zorluktur. Aslında ne kadar çok şeye katlanmak zorundadır.
O yüzden; Kadın Deyip Geçme…