On iki belikti belki de saçlarımın örgüsü.
Gözlerim elâ, yanağımda gamzem vardı.
Dilimde en güzel çocukluk şarkıları
Rüyalarımda periler, sepetimde çilekler vardı.
Plastik bebeklerim, tomurcuk yanaklarım
Ellerim de kına, çoraplarımın kenarında tüller vardı.
Ben belki de herkesten Çok kendimi özlemiştim.
On iki belik yoktu artık,
Erkek traşı, yarısı beyaz, yarısı alaca bulaca.
Gözlerim yaşlıydı, rengini göremiyordum.
Gamzem çoktan acılarla dolmuş, kapanmıştı bile.
Dilim masum çocuk şarkılarına dönmüyordu artık.
Rüyalarımda kâbus, sepetimde; dünle yarın arasında çırpınan acılarım…
Plastik bebeklerimi bir çingene kızı çoktan araklamıştı.
Tomurcuk yanaklarım bir avuç kalmıştı.
Kınalar bir tek tırnak uçlarımda,
Bir törpülük ömürleri kalmıştı.
Çoraplarımın kenarında ki tüller kılık kırpık…
Herkesten Çok Kendimi özlediğim doğruydu.
Kalkın gidiyoruz diyebilsem
Nejdet amca, Perihan teyze…
Kalkın gidiyoruz çocukluğuma diyebilsem.
Misketlerimizi toplayıp, yerden yükseğe devam edebilsek…
Yine akşam ezanıyla girsek evlerimize.
Yine iftar acelesi olsa mutfaklarımızda.
Şencan teyze yine ellerinde tabaklarla oradan oraya koştursa.
Bir sabah uyandığımızda yine çocuk olsak.
Tek telaşemiz Ayşe’yi çağırmak, Mehmet’le barışmak olsa.
Yine yağmurda oynasak
Yine ekin tarlalarında kaybolsak
Belki de biz herkesten çok kendimizi özlemiştik.
Belki de biz herkesten çok çocukluğumuzu özlemiştik.