Hatice’nin öldürülmesi köyde büyük bir yankı uyandırdı. Herkesler yandı, Hatice’ye ve evlatlarına.
Biri beş, biri de on yaşında iki evladı vardı. İkisi de anasız ve babasız kaldı küçücük yaşlarında.
Hatice’nin kocası bir akşam eve sarhoş geldi. Tartışma incir çekirdeğini doldurmayacak türdeydi. Alkollü kafanın abartmasıyla olay büyüdü de büyüdü.
Bu yorum benim açımdan böyleydi. Benim dışımda olaya şahit olan dört kişi daha vardı. Hatice’nin on yaşındaki oğlu, kayın validesi, kayın babası ve Hatice’nin anası.
Hatice’nin on yaşındaki oğlunun ağzından dinleyelim:
O gece babam çok sarhoştu. Anama acıktığını sofrayı tez elden kurmasını söyledi. Anam terslenip;
-İçip içip sarhoş olacağına, aç karnını doyursaydın dedi. Bu söz babamı çileden çıkardı. Babam öfkeyle anama bir tokat attı. Anam tokattın acısıyla ağlamaya başladı. Anam ağlayınca babam daha da öfkelendi. Mutfaktan aldığı bıçağı anamın karnına defalarca soktu. Anam olduğu yerden kalkamadı.
Kayın pederin ağzından ise;
-Hatice o gün akşama kadar çamaşır yıkayıp, evi temizledi. Çocukların bakımıyla uğraşıp didindi. Akşama benim oğlan sarhoş geldi. Hatice’ye kakta kocana sofra kur. Acıktım dedi.
Hatice;
-Akşama kadar çamaşırla, ev temizliğiyle uğraşıp yoruldum. Hele biraz soluklanayım sonra kurarım dedi.
Vay sen misin bunu söyleyen, Gelinimin ne orospuluğu kaldı, ne de edepsizliği. Tartışmayı benim oğlan büyüttü. Hatice dayanamayıp kocasına saldırdı. Kocası bıçağı kaptığı gibi Hatice’ye yöneldi. Ne olduysa orada oldu. Ya Hatice kendine soktu, ya da benim oğlan soktu. Orasını pek göremedim.
Bir de kayın validenin ağzından dinleyelim;
Hatice önündeki işi süründürdükçe süründürür. Kolayca bir işi akşamı buldururdu. Anlayacağınız eline çabuk değildi. Ben ona tembelsin Hatice dediğimde alınır bana tafra atardı.
O günde işleri yarım yamalak yapıp evine çekildi. Akşam olduğunda benim oğlan işten geldi. Yorgun olduğu yürüyüşünden belliydi. Hatice’ye karnının aç olduğunu söyledi. Hatice üşengeçliğinden yerinden kıpırdamadı. Sonra da;
-Kalk kendin yapta ye dedi.
Bu laf oğlanı sinirlendirdi. Mutfağa ekmek arası bir şeyler yapmaya gitti. O sırada Hatice içeriden kocasına küfürler yağdırıyordu. Benim oğlan tabağın içinde domates, ekmek ve bıçak getirdi.
Hatice söylenmekten yorulmadı. Sen sarhoşsun, içmişsin. İçen kocayla benim işim olmaz. Bizim gün boyu nelerle uğraştığımıza aldırmadan gününü gün ediyorsun. Gibilerinden saçma sapan sözler edip duruyordu. O sıra bıçak nasıl oldu? Kimin eline geçti, kim kimi bıçaklamak istedi de bıçaklayamadı bilmiyorum. Gelinin kanlar içinde yerde yığıldığını gördüm.
Hatice’nin anasına gelince:
-Kızımın bu adamdan çekmediği çile, yemediği dayak kalmadı. Onu hayattan bezdiren o sarhoş kocasıdır. Son zamanlarda zaten kızım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Eli ayağı bağlıydı sanki. Bunalım geçiriyordu. Çünkü mutsuzdu. Söyleyin bana; kim kocasından her gün dayak yiyip te mutlu olabilir? İşte sonunda başımızı yaktı kör olasıca. Kızımı öldürdü. Sabilerim anasız kaldı. Allah biliyor ya o, mendeburun hapishaneden çıkmasını hiç istemem. Çürüsün oralarda. Kimseciklerde arayıp sormasın. Ölümü hapishanelerde olsun inşallah. Kızım hiçbir şey dememişti. Durup dururken saldırdı Hatice’me. Kim bilir kaç yerinden bıçakladı. İçim yanıyor komşular. Allah şu sabilerime acısın.