• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Öykü

Deniz Kabuğu

Mikail Çağlar by Mikail Çağlar
28 Kasım 2025
in Öykü
0
Deniz Kabuğu
0
SHARES
22
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Sırtüstü uzanmış, gökyüzünün koyu mor tonlarında seğiren yıldızlara bakıyordum. Mediane’nin göğü hiçbir zaman tam karanlık olmazdı; yakamozun gümüşü ve alacakaranlığın turuncu-mor çizgisi arasında sıkışmış bir ebediyete benzerdi. Ne gündüz vardı burada ne de gece. Zamanın kendisi bile sanki bu gezegende nefes almaya çekinirdi. Biz Kharitler buna çoktan alışmıştık; fakat içimde bazen tuhaf bir ağırlık belirirdi. Sonsuz bir akşamüstünde doğup büyümek… insana garip bir yalnızlık öğretirdi.

 

Üstelik gökte parıldayan tek şey yıldızlar değildi. Ank kuşları, kanatlarının uçlarından dökülen kızıl ışıklarla yavaşça süzülüyor; arada bir tiz bir sesle birbirleriyle haberleşiyorlardı. Bir de Kharitlerin ruh ışıltıları vardı elbette… Ölümden sonra göğe yayılan, bir daha hiç sönmeyen o ince, titreşimli ışık. Bazen düşünürüm: Benim ruh ışıltım ne renk olur? Hangi frekansta titreşir? Bu düşünce bile içimi hem huzur hem hüzünle doldururdu.

 

Bugün de bu düşüncelerle oyalanırken, yattığım sal hafifçe sallanmaya başladı. Gözlerimi gökten ayırmadan, “Uranu çıkıyor,” diye mırıldandım. Denizin dalga ritmini, yıllardır tanıyordum. Önce derin bir uğultu, sonra suyun ağır ağır yarılması… Ardından devin yorgun nefesini taşıyan köpüklü kabarcıklar…

 

Deniz bir anda ikiye bölündü ve gri bir kol suyun içinden yükseldi. Ardından kocaman bir gölge, sonra da Uranu’nun yüzü belirdi. Çukur yanaklarının arasından bakan sarı gözleri bu sefer daha da yorgun görünüyordu. Uzamış, seyrelmiş saçları suyla birlikte omuzlarına yapışmıştı.

 

“Dikkat et Lusi,” dedi tok sesiyle. “Bugün su daha soğuk. Hasta olmanı istemem.”

 

“Merak etme Uranu, ben tecrübeli bir tayfayım,” dedim övünerek.

 

Dev, büyük bir homurdanma ile karşılık verdi. “Hı hı. Pekâla.”

 

Dev, bedenini sala yasladığında sal ciddi şekilde eğildi; ama buna da alışmıştım. O, ağır hareketlerle üzerindeki halatı çekip kendini yukarı çıkarmaya çalışırken, ben ayağa kalkıp teknenin başka bir ucuna kaydım. Bir Kharit’in bu denli büyük bir devle çalışabilmesi, Kharitler arasında nadir görülen bir deneyimdi. Fakat ben bunu severdim. Uranu her ne kadar yaşlanmış olsa da, başkalarının ondan çekindiği o ‘korkutucu görkemi’ bana hiçbir zaman korkunç gelmemişti. Belki de onda her zaman başka bir şey görmüştüm: yalnızlığı, yorgunluğu, kaybolmaya yüz tutmuş bir ırkın son çırpınışını.

 

Salın içine çıktığında nefesini düzenlemek için bir an durdu. Sonra ıslak elleriyle şilteyi kenara itti ve bugün için çıkardığı tek deniz kabuğunu gösterdi. Koyu fosforlu mavi renkte dalgalanan kabuk, sanki kendi içinde derin bir hayat barındırıyormuş gibi titriyordu.

 

“Sadece bir tane mi?” diye sordum.

 

“Uranu yaşlandı. Uranu artık uzun kalamıyor.” dedi gözlerini kaçırarak.

 

Haklıydı. Ustam hayattayken birlikte çalışırlardı. O zamanlar Uranu tek nefeste altı kabuğu bile çıkarırdı. Şimdi ise nefesi daralıyordu. Ustamın ruh ışığı üç yüz otuz üç yaşına geldiğinde özgürleşmişti; Uranu ise yedi yüz yetmiş yedi yaşındaydı. Bir dev için bile hayli yaşlı sayılırdı.

 

“Pipomu bulmama yardım et.” dedi şiltesini karıştırırken. Bu bir emir değil, neredeyse mahcup bir ricaydı.

 

“Direğe dayalı duruyor.” dedim işaret ederek.

 

“Unutkan Uranu…” diye homurdandı ve piposunu alırken hafifçe gülümsedi.

 

Tütününü doldurup mangaldan aldığı çırayla yaktı. Derin birkaç nefes aldı. Duman yüzünü gri bir sisle kapladı. Ardından göğe doğru bakıp kaşlarını çattı.

 

“Fırtına yaklaşıyor. Uranu fırtınadan ve gök gürültüsünden nefret eder.”

 

Bir an onunla alay etmeyi düşündüm ama vazgeçtim. Devlerin de korkuları vardı. Bu korkular, onların büyüklüklerini azaltmaz; aksine daha gerçek kılardı.

 

“Öyleyse acele etmeliyiz.” dedim nazikçe.

 

“Hı hı…”

 

Kıyıya doğru kürek çekmeye başladık. Karanlığın içindeki fosforlu evler yavaşça beliriyordu. Dağ yamacına kurulmuş ağaçların üzerinde asılı duran kabuk evleri… hepsi solgun bir maviyle parlıyor, göğe doğru uzanan ince yollar gibi görünüyordu. Her seferinde bu manzara içimi ısıtırdı.

 

Ev inşa etmek bizim işimizdi. Uranu kabukları çıkarıp şekillendirir, ben ve diğer meslektaşlarım kabukların içini ahşapla döşer, küçük evlere dönüştürürdük. Ormana zarar vermeden yaptığımız bu iş gurur vericiydi. Fakat bugün içimde bir sıkıntı vardı. Uzun zamandır ilk defa, Uranu’nun yüzündeki çizgiler bana korku vermeye başlamıştı.

 

Ben düşüncelere dalmışken, gökte bir ışık kıpırdadı. Parmak kalınlığında, sanki yıldızlardan kopmuş gibi titreyen, morumsu bir ışık. Bir Ank kuşu değildi. Bir ruh ışıltısı da değildi. Çok daha derindi… Çok daha yabancıydı.

 

“Uranu,” dedim sessizce. “O ışığı gördün mü?”

 

Dev, piposunu indirip göğe baktı. Yüzü gerildi. “Bakma!” dedi sert bir sesle. “Kötü. Tehlikeli.”

 

“Tehlikeli olan ne?”

 

“Uranu bilmez. Ama Uranu hisseder.”

 

Bu cevap beni daha çok merakta bıraktı; fakat onun tedirginliği gerçekti. Sal kıyıya yanaşmadan fırtına patlak verdi. Gökyüzü bir anda koyulaştı. Ank kuşları paniğe kapılıp dağıldı. Deniz kabukları bile soluklaştı.

 

“Sen kıyıya git.” dedi Uranu. “Uranu suya dönecek.”

 

“Ne? Şimdi mi? Fırtına geliyor!”

 

“Sormadan git!”

 

Ben bir şey söyleyemeden dev kendini suya bıraktı. Bir an sonra köpükler arasında kayboldu. Arkasından bakakaldım. Kalbimde kötü bir his vardı. Uranu böyle davranmazdı. Bir şey onu korkutmuştu. O tuhaf mor ışık mı? Yoksa denizin derinliklerinde hissettiği başka bir şey mi?

 

Kıyıya çıktığımda yağmur çoktan bastırmıştı. Arkama dönüp baktım; sal savruluyor, deniz köpürüyor, gök uğulduyordu. Uranu’dan eser yoktu.

 

Sabah olduğunda fırtına dinmişti. Deniz kıyıya bir şey sürüklemişti. Koşarak yaklaştım. Kalbim duracak gibiydi.

 

Sahile vurmuş, yosunlara karışmış dev bir pipo… Uranu’nun piposu.

 

Yanında da çatlamış fosforlu bir deniz kabuğu.

 

Titreyen ellerimle kabuğu çevirdim. Kabuğun içi karanlık ve soğuktu. Bir ruh ışıltısı yoktu. Ama kabuğun derinliklerinden hafif bir titreşim geliyordu; sanki bir yerlerde nefes alan bir şeye aitmiş gibi.

 

“Uranu…” diye fısıldadım.

 

Arkamda ayak sesleri duydum. Başımı çevirdiğimde, kabuk oymacılarının başı olan yaşlı Liora, bana bakıyordu.

 

“Ne oldu?” diye sordu endişeyle.

 

“Elinden kayıp gitti,” dedim boğazım düğümlenerek. “Suya döndü ama geri gelmedi.”

 

Liora, kabuğu dikkatle inceledi. Gözleri büyüdü. “Bu… yaşayan kabuklardan biri!” dedi.

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Tags: #edebiyatHikayeoyku
Previous Post

ADAM ASMACA / ELİF KAHRİMAN

Mikail Çağlar

Mikail Çağlar

1 Şubat 1988'de doğdum. Mühendisim. Edebiyat, sinema, klasik gitar, trekking tutkunuyum. Kitapyurdu bünyesinde yayınlanmış, Mylasa isminde novellam var. Sevgi ve saygılarımla.

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Kasım 2025
  • Ekim 2025
  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Röportaj
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • Deniz Kabuğu
  • ADAM ASMACA / ELİF KAHRİMAN
  • SANRILAR
  • Sahneden İninceki Gerçeklik; Aslı’dan Seren’e… / Derya UYGUN CAN
  • Çatışma | Ersin KURT

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.