Şimdi oturup bir şiir yazsam diyorum; sana, bana, belki bize. Olmayacak duaya ben yine de âmin demek istiyorum. Rüzgâra fısıldadığım her kelimenin sana ulaşmayacağını bilsem de susmuyorum. Hem bakarsın ulaşır bazıları, gelir oturur yanına, belki yüreğine. Konar bir kelebek gibi. Nahif ve usul usuldur bütün söylediklerim. Gittiğimiz yerleri dolaşır; geçtiğimiz yolları, taşıdığımız umutları, tepesinden seyrettiğimiz şehri… Hani izlerdik dumanı tüten bacaları, islerin izinde kurardık hayallerimizi, köprüler yapıp düşümüze ulaşacağız diyeydi tüm yeminlerimiz. Hayallerimiz neredeler şimdi?
Hani diyorum, bir ihtimal, bir ihtimal eskiyi getirebilir miyiz geri? Öyle bir gittin ki bakmadın ardına, bir kez olsun bakmadın. Asılı kaldı son bakışın ruhumda. Kırık, paramparça bıraktın beni. Neden alıyorum ki bu nefesi, seni göremedikten sonra bu gözlerimin gördüğünün ne kıymeti var. Geçecek diyor halimi görenler, aşktan kim ölmüş diyorlar. Aşk değil kara sevdadan ölünür ama siz onları yürüyor, yaşıyor bilirsiniz. Kimse kimsenin içini bilmez, kimse kimsenin yüreğinin gizini hiç bilmez.
Tam tamına yirmi beş mevsim geçti senden bir haber almadan. Kış şimdi, nasılsın, üşüyor musun oralarda? Yoksa gittiğin yerde mevsim yaz mı şimdi? Adın gibi ipekti saçların, hala öyle mi? Örgülerini açıp rüzgâr doldururdun içine, unutmadın değil mi? Yoksa korktun mu sevgimden, neden bırakıp gittin beni…
Çiçekler açmış, dallar kurumuş, her yer pamuktan bir yorganla örtülmüş, güneş bir görünüp bir kaybolmuş, kuşlar gelmiş, kuşlar göçmüş, dökülmüş yapraklar, uzamış geceler, uzamış hasretler, kül tablası taşmış, yakılmış türküler, kitaplar bitirememiş yaza yaza… Sen yoksan ne yazar.
Bilmiyorum şu an nerede olduğunu. Her yerdesin; gri kaldırımlarda, sıcaklığı elimizi yakan simitlerin susamında, kuşların dilinde, kış ayazında, ağaçların nefesinde, yanık kibrit çöplerinde, bembeyaz bir kâğıtta, yanık şeker kokusunda, kedinin uykusunda, sokağın soluk duvarlarında, türkülerin notasında, bebeğin gülüşünde, daldaki meyvede, sudaki serinlikte, akşamın renginde, gecenin gizlediğinde, sabahın umudunda, balın renginde, çocuk oyunlarında, kazağımın ipliğinde, delinin gördüğünde, kahvenin huzurunda, yalanın hakikatinde…
Bir de bende, en çok da bende…


