Bir yıldız düşüyor sessizce,
ışığı bile kendine yabancı.
Gökyüzü geniş,
ama ona dar geliyor içindeki boşluk.
Henüz ismi yok,
henüz bir varlık gibi durmuyor evrende.
Ne parlıyor,
ne sönüyor…
Arada bir yerde,
kendini arayan bir nefes gibi asılı kalıyor.
Kendin olmadan önce,
bir yankıydın belki,
bir rüyanın henüz uyanmamış kısmı,
dokunulmamış bir hayal.
Yıldız soruyor kendine:
“Ben miyim bu ışık,
yoksa sadece karanlığın hatırladığı bir iz mi?”
Ve bir an,
ışığı kendi içine düşüyor.
Karanlığını seviyor önce,
sonra var olmayı öğreniyor.
Biz de öyleyiz belki,
kendimize varmadan önce
birer kayıp yıldızız,
parlamayı bilmeden
gökyüzüne tutunan.