Gece gözüne uyku girmedi. Sabaha kadar döndü durdu. İki şey kurcalıyordu zihnini. Ne yapsa ne etse kafasında bunları sonuçlandıramıyordu. Cuma namazından sonra gidecekti Veli’ye! Üç yıl oldu ne genel merkeze çağrılıyor ne de reis ile görüşmesi sağlanıyordu. İki kez aracılarla haber gönderilmişti:
“Kurcalama!”
Oh ne hoş! İndirekt direktifler. Böyle mi öğrenmişlerdi? Hayır. Varsa yoksa ilk ağızdan birincinin söylediğine kelle gidene kadar itaat! Bunu böyle bilmese boşluğun nedenini algılayamayacaktı. Evde anasını, eşini ve hatta çocuklarını yatıştırması gerekiyordu! Üniversite zaten salıvermişti kendisini. Ne de olsa üç koruma ile geziyordu bahçede!
Nasıl bir ortama doğmuş, nasıl buralara gelmiş, ne olmuştu? Hiçbir zaman öğrenemeyecekti. Çünkü onun son günüydü! En azından bu dünyada son gününü yaşıyordu! Bilmedin mi dokunmuyordu.
“Ey oğul seni sana düşman eden kim olursa ondan kaçın!”
Kutadgu Bilig aklına gelmemişti, hocaydı, aydındı ama dünya çekmişti kendisini, basireti bağlanmış, gözü bağlıydı!
Sımsıkı sarılarak ayrıldığı kızının kokusu gömleğinde kaldı…