VEFA SOKAĞI
Çıra Bengisu yayınevinden çıkan kitabımdan biraz bahsetmek istiyorum. ”Vefa sokağı” adı ile müsemma olmuş İstanbul’un Beyoğlu semtinde bir sokağın hikâyesi aslında… Sokak tarihi yansıtan ahşap ve cumbalı evlerden oluşuyor, sokakta mahalle kültürü haiz. Çocuklar kapı önlerinde dokuztaş, seksek, yakan top oynarlar… Kadınlar kapı eşiğinde fiskos yapar. Sokakta birinin başına bir şey gelse, topyekûn yardıma koşulur. Kimin başı sıkışsa, dara düşse sokaktakiler kendilerini mesul bilir… Yani böyle bir sokak, tabii ki teknokratların gözüne batar ve kentsel dönüşüm yönetmelik gereği yıkımına karar verilir. Tarihine ve kültürüne bağlı birkaç bürokrat sayesinde, sokaktaki evlerin yıkımı iptal edilir ve restore edilmesine karar verilir. O dönem Mimarlık fakültesini son sınıf öğrencisi olan sevgili eşim ve hocaları restorasyon çalışmasında özveri ile çalışırlar.
Vefa Sokağı, çerez niyetine okunacak kitaplardan diyebilirim. Kitap tam fabl türünü yansıtmasa da hikayede bol alegori ve metafor bulunuyor. Hikâyenin kahramanı bir karga… Evet, yanlış duymadınız, şu çirkin sesli, uğursuzluk ile özdeşleşmiş, kapıdan, pencereden kovulan kuş familyasından olan karga… Hikâyedeki olaylar bu karganın gözüyle anlatılıyor. Aynı zamanda toplumsal depresyona girdiğimiz korana günlerine atıf da bulunup trajikomik yanlarına da dokunmaya çalıştım. Bunların yanı sıra unutulan değerlerimizden dem vurup yozlaşan kültürümüzü iğneleyip durdum. Gelenek ve göreneklerimizi tozlu raflara hapseden sözde modern, çağdaş, aydın camiaya da aba altından birazcık sopa gösterdim.Tüm bunlarla birlikte hızla kentleşen, betonlaşan dünyanın üstüne topraktan bir şemsiye açmaya çalıştım. Kısacası beton hakimiyetinin, kültürümüzde önemli bir yeri olan, kadim bir yapı malzemesi olan toprak ile son bulacağı gerçeğini ispatlamaya çalıştım. Sonuç olarak bir solukta okunacak bir hikâye ortaya çıktı. Hikâye sonrasında, aldığım geri dönüşümler şu şekilde; etrafımızda bir anda mantar gibi biten beton binalara çok farklı bir gözle bakmaya başladım. Toprağın bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum, gerçekten topraktan uzaklaştıkça aslında kendi özümüzden ne kadar koptuğumuzu fark ettim. Parkta, bahçede karşılaştığımbir kargayla hemencecik ünsiyet kurabiliyorum, hatta onunla dertleşmek bile aklımdan geçiyor, artık bir kargayı nasıl kişiselleştirmiş seniz?
Bazen söylemek istediklerine lisanın yetersiz kalır. Sesin kısılır, boğazına düğümler oturur. O zaman imdadına bir hayal ve peşine taktığı hikayeler yetişir… Bol istifadeli ve keyifli okumalar dilerim…