Kar Küresi / Hatice  Ümit Arpınar 

  

Rüya gözlerini açtığında odasının derin bir sessizlik içinde olduğunu gördü. Sanki bütün doğa susmuştu. Yatağından kalkıp pencereye gitti, perdeyi açınca yağmakta olan karı gördü. Her yer bembeyazdı, kar bütün sesleri yutmuş, sessizlik hakim olmuştu. Başını cama dayadı, eli boynundaki madalyon da, geçen yılı düşündü.

***

   Yılın ilk karı yağarken okulundan çıkmış, kaymamak için çok dikkatli yürümüştü. Ama yine de kayıp düşmüştü. Kendine uzanan eli görmüş,

-Kalkmanıza yardım edeyim, demişti elin sahibi.

-Çok teşekkür ederim, diyerek uzanan eli tutup kalkmıştı.

   Karşısında ilk defa gördüğü siyah saçlı, şevkatle bakan kara gözleri olan esmer gence bakıp,

-Ben Rüya, yardımınız için teşekkür ederim.

-Ben de Emre, herhangi bir yerinizde ağrı sızı yok değil mi? İsterseniz sizi gideceğiniz yere kadar götüreyim. Rüya,

-Yok, yok zahmet olmasın, derken götürmesini de aslında çok istemişti. Emre,

-Zahmet olmaz haydi gidelim, deyince ela gözleri sevinçle parlamış, tekrar düşmemek için Emre’nin koluna girerek yürümüşlerdi. Arkadaşlıkları bu sözler ve saçlarına konan kar taneleri ile başlamıştı.

   Her ikisi de aynı üniversitenin işletme fakültesindeydi. Rüya birinci sınıfta, Emre son sınıftaydı ve en büyük hayali yurtdışında yüksek lisans yapmaktı. İkisi de yurtta kalıyordu. Rüya Antalya’dan, Emre Ankara’dan gelmişti. Ellerindeki paralarını dikkatli harcamaları gerektiğinden genellikle yurtlarının akşam yemeklerine (ne kadar lezzetsiz de olsa yetişip) yurtta yiyorlardı. Arkadaşlıkları günler geçtikçe sevgiye dönüşmüştü. Emre arasıra,

-Rüya, bak ben işletmeciyim, şu sakladığın paralarını ver çoğaltayım, diye Rüya’ya takılırdı. O da

 – Önce mezun ol öyle gel, derdi.

   O gün Rüya’nın canı çok sıkılmış, suratı asıktı. Emre,

-Ne oldu Rüya neden üzüntülüsün diye sorunca,

-Annemler şubat tatilinde Antalya’ya gel diyorlar, demişti. Emre buna karşı çıkmış,

-Sevgililer gününden önce gidemezsin, ertesi gün sen Antalya’ya ben Ankara’ya gider bir hafta kalırız diyerek kesin tavrını  belirtmişti. Rüya bu fikri çok beğenmiş,

-Çok iyi düşündün Emre, ben de annemlere bildirim derken, sevgilisine ne hediye alacağını  düşünmeye başlamıştı.

   Bir arkadaşı kafede garsonluk yapıyordu, ona söylemiş ve yarım günlük bir iş bulmuştu. Kazancıyla Emre’ye hediye almıştı.

   İki hafta Emre de, Rüya da  ders çalışma bahanesiyle çok az hatta neredeyse bazı günler hiç görüşmemişlerdi.

Sevgililer gününde sahilde seyyar köfte ekmek satan yere gitmişlerdi. Emre,

-Söz sana Rüya’m seni en lüks lokantalara götüreceğim. Ama şimdi bu öğrenci yemeği, deyince Rüya gülen bir yüz ve  neşeli bir sesle,

-Emre ben çok mutluyum, bak boğaz manzaralı köfte ekmek yiyoruz, diye cevap vermişti. Yemekleri bitince Emre cebinden çıkardığı kutuyu Rüya’ya uzatıp,

-Bu ilk sevgililer günümüz kutlu olsun sevgilim, bu madalyonu eski mücevher satan bir dükkanda gördüm, çok beğendim, içine resimlerimizi de koydum. Boynuna takayım da beni hep yanında hisset olur mu? diyen Emre’ye duygu dolu bir sesle Rüya,

-Elbette hep boynumda kalacak, cevabını vermiş ve Emre ben de sana üstünde ismin yazılı olan bu kalemi bir gün holding sahibi olunca önemli imzalarını bununla  atarsın diye aldım, demişti. Emre’nin,

-Bu çok güzel hep yanımda olacak Rüya’m, sözleriyle birbirlerine mutlulukla bakmışlardı. Belki  çok paraları yoktu ama gençlikleri, ümitleri ve sevgileri vardı.

   Ertesi gün her ikisi de ailelerinin  olduğu şehirlere gitmişler ama bir haftayı zor geçirmişlerdi.

   Emre mezun olur olmaz kabul aldığı Amerika’daki okula gitmişti. Önceleri çok sık konuşmuşlar, zamanla konuşmaları biraz uzun aralıklarla olmuştu. Hatta uzunca bir süredir haberleşememişlerdi. Rüya Emre’nin kendisini unuttuğunu düşünmeye başlamıştı.

***

   İşte bu sevgililer gününde Rüya yalnızdı. Emre’yi çok özlemişti, kendi kendine,

-Keşke burada olsan, arkadaşlarla bu yıl tuttuğum evi, duvarlarındaki senin resmin olan odamı gösterebilseydim sana, diyordu. Kapının zili çalınca Rüya, “diğer arkadaşlar bakar” diyerek hiç aldırmadı. Ev arkadaşı Seda,

-Rüya sana bir paket geldi, hem de Amerika’dan, diye seslenince,

   Rüya, heyecanla odasından çıkıp, koşarak geldi, paketi açtı içinden çıkan KAR KÜRESİ’ne özlemle ve yaşlı gözlerle bakarken, Seda’nın,

-Bir de yazılı kağıt var, sözü üzerine Emre’nin,

-Rüya’m bu sevgililer gününde yanında olamadığım için çok  üzgünüm. Aşkımız karla başladığı için sana bu kar küresini gönderiyorum. İçindekiler sen ve ben sevgilim. Yazdığı notu okuyunca Rüya artık hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve

-Beni unutmamış, beni unutmamış diyordu…

Loading

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
HATİCE ÜMİT ARPINAR Kayseri doğumluyum. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Emekli olduktan sonra bir süre Milli Eğitime bağlı okullarda ücretli öğretmenlik yaptım. İki çocuk annesiyim. Çocuk hikayeleri yazıp çocuk kitapları çıkarmayı hedefliyorum.
Yazı oluşturuldu 5

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön