Johari’nin kelime anlamı yok. Kavramın adı kavramı 1950’li yıllarda ortaya atan Amerikalı iki psikoloğun isimlerinden alıyor; Joseph Luft ve Harry Ingram. Johari Penceresi dört parçadan oluşmaktadır; Açık alan, kör alan, gizli alan ve karanlık alan (bilinmeyen alan). Her insanın penceresinde bulunan bu alanların oranları farklıdır. Kiminin açık alanı genişken kiminin gizli alanı en büyük parçadır. Peki bu alanlar neyi ifade etmektedir? Öncelikle Johari Penceremizin farkında olmak, hem bizim kendimizi daha iyi tanımamıza hem de kişiler arası ilişkilerimizin daha sağlıklı olmasında fayda sağlar. Şimdi bu dört alanı tek tek inceleyelim. Sizler de bu alanlardan hangisinin sizde daha geniş olduğunu düşünebilir hatta Johari Pencerenizi bir kâğıda çizebilirsiniz. Yazının sonuna da örnek bir Johari Penceresi bırakıyorum. Konuyu daha iyi kavramanız için bu görseli inceleyebilirsiniz.
AÇIK ALAN: Bu alanımızdaki bilgileri hem biz hem de başkaları bilir. En basit örnekle dış görünüşümüzü hem biz hem de başkaları bilir. Veya başkalarına anlattığımız ölçüde hayatımıza, duygu, düşünce ve davranışlarımıza dair bilgiler işte bu açık alanda bulunur. Açık alanı geniş olan kişiler genellikle dışa dönük, kendini ifade etmeyi seven, rahat kişilerdir denebilir. Bu alanımızı genişletmenin yolu başkalarıyla hayatımıza dair bazı gelişmeleri, durumları paylaşmaktan geçer.
KÖR ALAN: Kör alan, bizim hakkımızda bilmediğimiz ama başkalarının bildiği özelliklerimizdir. Örneğin aslında çok alıngan olan birinin bunun farkında olmaması ama insanların bu durumu bilmesi… Veya daha basit bir örnek verecek olursak ter kokusu da diyebiliriz. Çoğu zaman ter kokumuzun farkında olmayız ama başkaları bu durumdan rahatsızdır. Örnekler elbette çoğaltılabilir. Kör alanınız genişse muhtemelen kendinize dair farkındalığınız düşük demektir. Bu alanı açık alana taşımanın yolu karşımızdaki kişiden kendimizle ilgili bazı görüşleri almaktır. Bu bazen kırıcı olabilse de kendimize dair yeteneklerimizi veya hatalarımızı fark etmemizde önemli bir yoldur.
GİZLİ ALAN: Gizli alana kısaca ‘’sırlarımız’’ diyebiliriz. Bizim bildiğimiz ama başkalarının bilmediği bilgiler gizli alanı oluşturur. Bulunduğumuz gruptaki birine olan nefretimizi kimsenin bilmemesi, âşık olduğumuzu kimseye anlatmamamız, çocukken yaşadıklarımız, sır olarak sakladığımız korkularımız gizli alanımızı oluşturur. Gizli alanı geniş kişiler genellikle ketum, sessiz, içe dönük veya yüzleşmekten çekinen kişiler olabilir. Midas’ın Kulakları hikâyesini bilirsiniz, sır tutmak çok zordur. Bilhassa kendimize ait sırları içimizde tutmak zaman zaman ağır bir yüke dönüşür. Güvenilir bir dosta sahip olmak bu açıdan çok büyük bir şans. Sırlarınızla size zarar vermeyeceğini bildiğiniz kişilere kendinizi açmanızda fayda var. Gizli alandaki her bilgi çok önemli bir sır olmak zorunda değildir. Bazı insanlar en sevdikleri renk gibi çok sıradan bir bilgiyi bile paylaşmaktan çekinir.
KARANLIK/BİLİNMEYEN ALAN: Bu alandaki bilgileri ne biz biliriz ne de başkaları bilir. Bilinç düzeyine ulaşmayan veya bir şekilde bilemediğimiz bu durumlar karanlık bölgede sessizce dururlar. Bilinçaltı malzemeler, travmalar, farkında olmadığımız hastalıklarımız gibi durumlar karanlık alandaki özelliklerimizdir. Bunların çoğu zaman asla fark etmeyiz. Karanlık alanı daraltmak zor olsa da imkânsız değil. Kendinize dair içgörü geliştirerek, terapi alarak, psikanaliz konusunda bilgi sahibi olarak veya doğrudan psikanalitik terapi alarak bu alanı daraltabilirsiniz. Bu alanınızın ne kadar geniş olduğunu saptamak pek mümkün görünmüyor çünkü ne bilmediğinizi bilemezsiniz.
Sizin hangi alanınız daha geniş? Hangi alanınızı daraltmak isterdiniz? Biraz bu sorular üzerinde düşünerek içgörünüzü geliştirebilirsiniz. Önümüzdeki hafta başka bir konuyla görüşmek üzere. Kendinize iyi davranın.