Meteor sabahın gözyaşlarında unuttu Tanrı harflerini, Koridorda ışık ve karanlık, Ye’cüc ‘ün şemsiyesi, hiçbir yağmurun kentlere inmediği,
Vivaldi Sokağı göğsümde sur diye taşıdığım, “Ene’l-Hakk” ateş büyüsü ağzımın kanlı denizinde, eşkıyalar indi yeryüzüne, baştan yazıldı kitaplarım.
Benim mermerden kıtam dinozorlar çağı, yırtıcı kuşların sadist dansı(Çocuktum ve bir filmde görmüştüm, kırmızı beşik doğanların mezar taşıydı).
Kollarımda serum, can çekişiyor papazlarım, içimden çıkan nefes dönüştü canavara ve yutuyorum her gece bir kadının uyluklarını.
Kabuk değiştirdim çürük bir kömürde, yosunların savaş ilanları dağıtıyor denizkızlarımı(karartılıyor camlar ve ampuller oyuncak asker ).
Bir süvariyim bu oyunda, yanıyor mumlar, çıkıyor günahlarım, sessizlik kırmızı bir at koşuyor ovalarımda, ağlayamıyorum.
Düşümde gördüm, yarattığım melek cehennemde acı çekiyordu, tüm ceninler metal bir sandıkta büyüyordu,
Lümpen görüntüler, zihnimin halısında dağılıyor. Hücre kırıntısı her yan. Buzdan sevişmelere saplıyorum hiperaktif arınmamı, geçmiyor hiçbir kriminal sözlüğünde.
Merdivenle indi şehir, suç treninde görelilik, çarpışmaya ramak kala yüzdüm tenimdeki Hurufi’yi. Sayılar bulmacası dünya-yedi kez doğdum kendimden ve yedi kez sustum korosunda dünyanın.
Ve dağılma anı… Anların orta noktası/ Arafta dolup boşalan semaver ruhum/ Kemiklerim mozaik, yabancı vatanıma. Parçalarım Efes, parmaklarım Truva.
Duvarlar….Soğuk zemin,kompartıman kalbim, elimde yüzüm bulamaç, yaklaşan siren ve faili meçhul cinayet.
Bıçağın ucunda alevden nar, büyüyor durmadan göğsümde kar!