Çıkma ekmek var mı?
Hadi Sarı Rıza’nın mezarına gidelim.
Ama arkadaşlar iyidir!
Bu sözler size de bir yerden tanıdık geliyor mu? Bence Türk sinemasının Sevmek Zamanı gibi, Selvi Boylum Al Yazmalım gibi en kült filmlerinden olan “Tabutta Rövaşata” isimli Derviş Zaim’in filminde ana karakter Mahsun’un dilinden dökülen cümlelerden sadece bazılarıdır. Mahsun; masum, ötekileştirilen tertemiz bir adamdır.
Film dramasını yerinde, son derece gerçekçi zamansız bir klasiktir. İşte biz, bizim nesil o “Mahsun” karakterine hayat veren Ahmet Uğurlu’ya o gün aşık oldu ve aşkımız hiç bitmedi.
Oyunculuğu dünya normlarında olan Ahmet Uğurlu uzun zamandır mücadele ettiği kanser hastalığına yenilerek yetmiş bir yaşında aramızdan ayrıldı. Çok genç bir yaş. İnsan onu izlerken eserin içine giriyordu. “Mine” filmi için de benzer şeyler söylemek mümkün.
Karşımızda çok da normlara uymayan bir star vardı. Çirkindi belki ama muhteşem bir etkileyiciliği vardı. Karakteristik yüzünü unutmamız mümkün değil elbette ama asıl o bakışlar. Derin, mahsun dalıp gitmek istediğimiz bir yüz. Bize kendimizi unutturan.
Sıradışı bir adam, cesur, kendi yolunda. Kalıplara sığmayan, kurallara aldırmayan, işi ile gündemde. Popüler kültüre pas vermeyen. Kendi kendi olan nadir insanlardan. Robin Williams gibi. Ben de oyunculuğu ile oynadığı eserlerle hep benzer hissi vermiştir.
Çok değeri de bilinmemiştir, çünkü tribünlere oynamamıştır.
Vesselam bu dünyadan bir Ahmet Uğurlu geçti. Bizi dönüştürdü. Bizi düşündürdü. Bize başka bir sanatçılık mümkün dedirtti. O yüzden yazmasam olmazdı. Sürc-ü lisan ettiysem affola Usta.