Gözlerini kapat, tamam kızım, gel benimle, nereye, açma sakın, çok karanlık. Gülümsüyor Veneta. Babasının elinden tutup kendi odasına sürüklüyor ve ona tuvale yaptığı resmi gösteriyor.
Şimdi açabilirsin!
Resmi görür görmez gözleri doluyor babasının. Veneta’nın da…
Beğendin mi?
Baba ve tatlı kızı kent ormanında… Arabayı da çizmişsin! Ağaçlar, biraz şey..
Ne?
Kötü yapılandırılmış.
Ya!
Birbirlerine bakıp gülüyorlar.
Gel buraya!
Seni seviyorum baba.
Ben de seni tatlım…
Veneta, kara bulutların binaların tepesine çöktüğü kasvetli bir günde hakim huzuruna çıkarıldı. Mahkeme salonuna girer girmez öfkeli bakışlarla karşılaştı. Bunların çoğu maktul yakınlarıydı ve ellerine geçirebilseler şu an sanık kürsüsünde duran kadını parçalarlardı…
Hâkim çıldırmış olan kalabalığı susturana kadar Veneta sert hakaretlere maruz kaldı. En son işitebildiği ise arka sıralardan gelen ve yaşlı bir kadına ait sözlerdi.
“Seni kaçık orospu!”
Ama bu sadece başlangıçtı ve Veneta’nın mahkemenin sorularına verdiği cevaplar salondaki insanları daha da çıldırttı. Tüm jüri ve avukatların ise kanını dondurdu. Üç cinayeti de hiç itiraz etmeden kabul etti. En ufak bir pişmanlığı yoktu.
Gerekçesi ise salonda bulunan en serinkanlı insanın bile içini titretmiş olmalıydı.
“Sürtükler öldü! Adalet yerini buldu…”
Tarih o gün en ürkütücü seri katillerden birine tanık oldu. Peşpeşe şiddetle çakan şimşekse tanrıların bile öfkelenebileceğinin göstergesiydi…
Veneta üç kez ömür boyu hapse çarptırıldı…
***on ikinci bölüm sonu