• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Genel

KAYLAN/ ELİF KAHRİMAN

Elif Kahriman by Elif Kahriman
31 Ekim 2025
in Genel
0
0
SHARES
3
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

“Hayat ne kadar da güzel, değil mi?” diye düşündü Yasmin. Her sabah okula erken gitmek için üşenmeden hazırlanmak… Neredeyse iki rüzgâr esintisiyle yıkılacak evlerde, kendilerini güvende hisseden insanların sahte gülümsemelerine yine sahte bir gülümsemeyle karşılık vermek… Ve bunun sonu asla gelmeyecek bir döngü olduğunu bilmek… Ne güzel.

Yine de günün en katlanılır yanı, okula giderken kaldırımda insanların topallamasına neden olan taşları görmezden gelerek fırından yeni çıkmış, sıcak ve taze ekmek kokusunu içine çekmekti. O fırına birkaç kez girip bir ekmek almayı düşünmüştü. Ama parayı midesine yatırmaktansa, makyaj malzemelerine harcamayı tercih ederdi. Ne de olsa bu devirde yüz güzelliği, tokluktan daha değerliydi.

“Şu an o ekmekten bir lokma yiyebilmek için neler vermezdim…”

“Kendine gelmelisin, daha yürüyecek çok yolun var,” dedi annesi boğuk bir sesle. Saçları hâlâ ilk tarandığı gibi düz ve temizdi. Kızına yarım gülümsemeyle bakıyordu. Beş ay önce giydiği kıyafetler hâlâ üzerinde olmasına kızı hoş bakmıyordu ama yine de giymeye devam ediyordu.

Yasmin, gözlerini annesinden kaçırıp etrafına baktı. Bu bir rüya değildi; gerçekten ormandaydı. Üzerinden altı gün geçmişti ve kimseye ulaşamamanın verdiği çaresizlikle yollarda ayaklarını sürüyerek bir ağacın önüne oturmuştu.

“Altı gün,” diye düşündü. “Altı gündür bu ormandayım ve ne yiyecek bir şeyim var ne de içecek suyum.” Arkadaşlarıyla kamp yapmak için geldikleri yerde, yanlarından sadece birkaç dakika ayrılması yetmişti geri dönememesi için. Doğum gününe bir gün kalmıştı ve hayalindeki doğum günü kesinlikle bu değildi. Her şeyi planlamıştı oysa. Yarınları yokmuşçasına yaşayan kız arkadaşları ve güzelliği için etrafında dolanan yılışkan erkek arkadaşlarıyla sabaha kadar tüm yılların acısını çıkararak eğlenecekti. İsmini yanlış telaffuz etmelerinden şikayetçi olmasına rağmen, küçük bir çocuğun arzusu kadar onlarla olmak istiyordu.

“Senin yüzünden buradayız. Eğer beni izleyip kampa gelmemiş olsaydın, senin arkandan koşturup burada olmazdım,” diye homurdandı, elini uzatan annesini iterek. “Beni rahat bırakman bu kadar zor olmamalı. Kendi başımın çaresine bakabileceğimi sana defalarca söyledim.”

Annesinin şaşkın bakışlarını ardında bırakarak, bir elinde içi neredeyse boşalan çantası, diğer elinde saatler önce şarjı biten telefonuyla düşmemeye çalışarak, emeklercesine ilerledi. Derin bir nefesle içine çektiği toprak kokusu, ilk günkü gibi güzel gelmedi ona. Bu sefer aynı koku farklı şeyler hissettiriyordu; ölüm kokusu gibi. Yürüdükçe dişlerini sıkması bir süre durdu, elleri daha az titremeye başladı. Özensizce topladığı saçlarındaki yaprak kırıntılarından koluyla kurtulmaya çalıştıysa da çabası boşa çıktı.

Yorgunluktan olsa gerek, orman her zamankinden farklı görünüyordu. Kendisine yabancı gelen bu güneş, ağaçların arasından değil, yerdeki otları ısıtarak varlığını belli ediyordu. Çıplak ellerine doğru süzülen rüzgâr, sıra sıra dizili ağaçları dans ettirmektense, kavga etmelerini istercesine esiyordu. İliklerine kadar titreyen Yasmin, güneşin adaletsizliğine sinirlenip ona düşman gibi bakan taşa tekme attı. Bu onu daha da hiddetlendirdi; rüzgârla boğuşmayı sürdürüp ayağıyla kayaya sertçe vurdu. Soğuğun etkisiyle acı iki katına çıktı. İçinden lanet okuyarak kayaya oturdu.

“Biraz dinlenmeliyiz. Elimizde yiyecek neler kaldı?” diye sordu annesi, yerde diz çökmüş bir vaziyette otururken.

Senin işe yaramaz fotoğraf albümünden ve iğrenç nasihatlerinden başka hiçbir şey kalmadı, dememek için kendini zor tuttu.

Çantasına baktı. Tek bir kırıntı bile yoktu. Aç, susuz ve yorgundu. Uykusu vardı ve kuş sesleri ona ninni gibi geliyordu. Eğer şu anda bir şeyler yemezse, daha fazla dayanacak gücü kalmayacaktı. Çantasından, tüm parasını yatırdığı rujunu çıkardı. Bunun için haftalarca para biriktirmişti ve şu an tek çaresi buydu. Bu anın gerçek olmaması için her saniye dua etti. Gözlerini kapatıp açtığında, hayal kırıklığına uğramış bakışlarla rujuna baktı. Artık evrene inanmak için bir nedeni yoktu. Kimse ona yardım etmeyecekti.

Ona çaresiz gözlerle bakan annesini görmezden gelerek, titreyen ağzıyla rujdan bir ısırık aldı. Yemek için canını verebileceği ekmeği hayal etti ve bir ısırık daha aldı. Bu, onun yiyebileceği son şeydi. Bir süre oturup ağlamaya karar verdi.

Göz yaşlaarını koluyla sildikten sonra tam çantasındaki fotoğraf albümünü çıkaracakken ormanın içinden bir ses duymaya başladı, bir dalın kırılma sesi. İçindeki ses kaçması gerektiğini söylerken, annesi kıpırdamamasını fısıldadı. Heyecandan yerinde duramıyordu; bu heyecan korku muydu, yoksa birinin çıkabileceği sevinci mi, kendisi de bilmiyordu. Sesin kaynağına bakmak için arkasına dönmek üzereyken, bir köpek fırladı önüne. Umutsuzluk ve korku arasında gidip gelen gözleri, ne yapması gerektiğini sormak için annesine gitti. Annesi gülümsüyordu—uzun zamandır ilk kez.

Açık kahverengi tonlarındaki köpek, fıldır fıldır etrafta gezindi. Yasmin’e bakmak bir yana, onu kendine çekmek istiyordu sanki. Bir şey ummuş gibi Yasmin’in çantasına yaklaştı ve koklamaya çalıştı.

Yasmin yutkundu, kendini dinç tutmaya çalıştı. Karşısına amansızca çıkan köpeğin kaçmasından korkuyordu. Şaşkın suratını hafifçe tokatlayarak kendine geldi ve küçük adımlarla köpeğe yaklaştı. Bu sefer elleri şevkten titriyordu; ona dokunmak istiyordu.

Parmakları kahverengi tüylerin arasından geçerken duyduğu gıdıklanma hissiyle gevşedi. Saniyeler ve dakikalar birbirine karıştı. Hissettiği şey gerçek miydi, hayal miydi, parmakları bile karar veremiyordu. Gerçekliğin farkına vardıkça, daha fazla okşamaya başladı. Köpek kaçmamıştı, demek ki ürkek değildi. Derin bir iç çekerek tüylü arkadaşına sarıldı. Minik kalbi bu heyecanı kaldıramayacaktı.

“Merhaba, nereden çıktın sen?” diye fısıldadı.

Köpek önce yere eğilip çantaya baktı, sonra da Yasmin’in gözlerinin içine, “Yiyecek bir şey yok mu?” dercesine baktı. En az Yasmin kadar hayal kırıklığına uğradığı belliydi.

“Sanırım artık yolun kalanını seninle devam edeceğim,” dedi, onu bırakmayacağını belirterek. “O zaman bir ismin olmalı.”

Parmaklarını çenesine götürerek bir süre düşündü. Aklında birden fazla isim belirdi, ama hiçbiri yeni arkadaşına yakışmıyordu. Bir eli çenesindeyken, diğer eli köpeği okşamaya devam ediyordu. Arkadaşının onu bırakmasından korkuyor gibiydi. Tüylerin arasındaki toprakları silkelerken bir anda “Kaylan” diye düşündü. Tüylü arkadaşının ismini bulmuştu.

“Bundan sonra sana Kaylan demek istiyorum. Umarım ismini beğenirsin,” dedi, dudaklarında beliren yarım gülümsemeyle.

Ayağa kalkmaya çalışırken, havanın neredeyse kararmak üzere olduğunu fark etti. İlerlemeye devam etmesi gerekiyordu. Birkaç saat sonra yürüyemeyecek hâle geleceğini biliyordu. Ayakkabısındaki taşları döküp annesinin yanına gitti. Annesine, yerden kalkması için bakış attı ve önden yürüdü. Ancak, yürümesini engelleyen hava gitgide soğuyordu. Susuz kalmış çiçeklerin üzerine basarak taşların ayakkabısının içine girmesini engelliyordu. Her adımı onu daha da yormaya başladı. Açlıktan değil, ama susuzluktan yere yığılacak gibiydi. Yanında işe yaramaz annesi ve yardım edemeyen Kaylan ile ne kadar umutsuz bir durumda olduğunu biliyordu. Kimse onlara yardım etmeyecekti, kimse onları bulamayacaktı. Kaçınılmaz sonları belliydi; burada ölüp gideceklerdi.

“Gitmemi sen istemedin. Baban izin verseydi, birlikte gitmemize engel olmazdın, şu an seni bu duruma sokmazdım,” diye tekrarlıyordu annesi yol boyunca aynı kelimeleri. Yanında olmaması için neler dilediğini ona söylemeye gerek duymadı; annesini duymazdan gelmek işine geliyordu.

“Gitmemi sen istemedin. Baban izin verseydi…”

“Yeter!” diye bağırdı Yasmin. “Defolup git işine! Şu an gitmeni istiyorum ama yine de buradasın. Ben senin kalmanı istemedim. Sadece o adamla gitmeni istemedim. Kötü biriydi ve sana zarar verecekti. Ama belli ki sen de ondan farksızsın, bana zarar veriyorsun.”

Kaylan afallamıştı, korkuyla havladı. Yasmin’in sesi onu yerinden sıçratmıştı. Kaylan, ne yapacağını bilemezcesine etrafında dönüyor, Yasmin’in yanından uzaklaşıp uzaklaşmamak arasında kararsız kalıyordu. Önünde duran kız onu unutmuş gibiydi. Halbuki okşamalarından ve konuşmasından hoşlanmıştı, ama artık emindi ki bu kız, yorgunluktan dolayı iyi değildi.

“Sakin ol, Kaylan. İyiyim ben, sadece küçük bir tartışma,” dedi Yasmin yere çömelip köpeği sakinleştirmeye çalışırken. Sinirden kızaran yüzünü eliyle sildi, öfkeli nefesini kontrol etmeye uğraştı. Fakat bir anda Kaylan elinden süzülüp ormana doğru koştu. Ne olduğunu anlayamadı Yasmin. Arkasından koşması gerekiyordu ama daha fazla gücü kalmamıştı. Tekrar ayağa kalkmak yerine, bir ağacın yanına uzandı. Kaylan da onu terk etmişti. Onu da kaybetmişti; hayatındaki herkesi kaybettiği gibi.

“Ne olur geri dön, yalnız bırakma beni.” Nefesi giderek kesiliyordu. ‘Su.’ diye tekrarlıyordu beynindeki fısıltılar. Artık zamanın bir anlamı yoktu, hayatın da amacı. Her şey önemini yitiriyordu; ona kalan tek şey acıydı. Acı, şu an olan her şeyden daha gerçekti. Her yanını sarmıştı ve cebine götürdüğü eli bunu dibine kadar hissediyordu. Cebinden, asla yanından ayırmadığı fotoğrafı çıkardı. Hayatı sadece bu karedeydi: annesi, babası ve kendisi. Çok mutlu oldukları o zamanı hatırlamakta zorlandı. Babası, beş ay önce o kazayı yapmasaydı, şimdi o kareyi yaşamaya devam edeceklerdi. Annesinin son nefesini verişini izlemişti ve şimdi aynı nefesi kendisi verecekti. O son nefes, ne muhteşem ve kaçınılmaz bir şeydi. Fotoğrafı sıktı ve karşısındaki hayalin kayboluşunu izledi. Sonunda annesi onu bırakmıştı. ‘İşte her şeyin bittiği yerdeyim, olması gerektiği gibi,’ diye düşündü. Gözlerini yummaya karar verdiği anda, yağmurun ellerine değen damlalarından yağmaya başladığını fark etti. O anda yağan yağmurla sıçrayıp, Yasmin’in önüne koşan Kaylan, umut dolu bir gülümsemeyle ona baktı.

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Previous Post

Kulpsuz Kollar / Arda Ertuğ

Next Post

Ya Gerçekse

Elif Kahriman

Elif Kahriman

Next Post
Ya Gerçekse

Ya Gerçekse

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Kasım 2025
  • Ekim 2025
  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Röportaj
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • DERGÂH
  • Yenilgi | Ersin KURT
  • Beyaz Dantelli Elbise / Burçin Kıtır
  • Yıllar Sonra / Galip Uçar
  • Ya Gerçekse

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.