Akşam yemeğine tam bir saat kala telefonum çaldı, arayan annemdi. Gayet rahat bir ses tonuyla:
“Canım, 1 saate sendeyiz. Halanlar da bizimle.” O an içimden geçen tek şey:
“Neden?!”
Ev… ev değil, tam bir yaratıcı kaos alanı. Salon; yarısı kitap, yarısı çamaşır. Mutfak; kahvaltının hayaleti hâlâ yaşıyor. Banyoda bir havlu kulesi var, düşmek üzere. Ben? Üstümde sabah giydiğim lekeli tişört, saçım kafama küs. Zamanla yarış başlıyor.
17.03 – Operasyon Başladı.
İlk iş, “çöp” tanımını genişletmek. Ne bulduysam poşete.
Not: Poşeti balkon kapısının arkasına attım. Unutursam 3 gün sonra pişman olurum.
17.10 – Göstermelik Temizlik.
Görünür yerleri süpürgeyle tehdit ettim. Toz bezine su değdirmeye üşendim, mendille masayı ovaladım.
17.20 – Mutfak Krizi.
Menü? Menü mü? Dondurucudan annemin bıraktığı “acil durum böreği” çıkarıldı. Makarna suya girdi. Yoğurda sarımsak ezildi. Evde limon yoktu, ama nar ekşisi vardı. Aynı şey mi? Tartışılır. Ama koydum. İki domates doğrayıp üzerine maydanoz attım: Gurme salata oldu.
17.40 – Kıyafet Krizi.
Ütüye vaktim yok. Gömleği fön makinesiyle kurutup giydim. Altıma kot pantolon giydim ama paçası kırış kırış. Oturarak karşılamaya karar verdim. Ayakta durursam paçalar beni ele verir.
17.50 – Sofra Kuruluyor.
Tabaklar simetrik. Çatal bıçak paralel. Bardaklara limon dilimi taklidi için salatalık kabuğu yerleştirdim. Servis altlıkları yoktu. Olsun. Renkli dergi sayfalarıyla “konsept” havası kattım.
17.55 – Aynaya Son Bakış.
Kendime şöyle dedim:
“Derin nefes. Her şey kontrol altında…mış gibi yap.”
18.01 – Zil Çaldı.
Kapıyı açtım. Annem, halam, eniştem… Bir de hiç tanımadığım biri. Halamın kızı gelmiş, yeni nişanlısıyla. Elinde çiçek var. Gülümsüyor. Ben de gülümsüyorum ama içimden “umarım alerjim yoktur” diyorum.
Akşam ilerliyor. Börek beğeniliyor. Salataya “çok farklı tat” yorumları geliyor (nar ekşisi etkisi). Makarna az haşlanmış ama “al dente olmuş bu” diyenler var. Ben mutlu. Çünkü hayattayım.
Sonuç:
Ev hâlâ benim evim.
Mucize yaratmadım belki ama mümkün olanın sınırlarını zorladım. Anladım ki; bir saat çok kısa ama doğru hamlelerle her şeyi toparlamak mümkün. Konu yemek değilmiş aslında. Konu samimiyetmiş. Biraz kahkaha, biraz telaş… Ve bolca içtenlik…
Misafirler gidince derin bir nefes aldım. Çantamdan gizli saklı kalan çorabı çıkardım. Kendime çay koydum. Ve dedim ki:
“Bu akşam da kurtarıldı. Ama bir dahaki sefer… Umarım uyarı süresi 24 saat olur.”