Hak yiyenleri, vatana ihanet edenleri, hainlikten beslenenleri, bencil olanları, sabırsız olanları, tembel olanları ve emeğe saygı duymayanları hiç sevmedim ve bunlardan uzak durdum. Gücüm yeterse karşı koydum ama öyle çok ki bunlar, durdurmak ve yok etmek neredeyse imkânsız.
Her iki dünyada da mutlu olmak aslında çok da zor değil. Hepimiz; bir gün bu fâni dünyadan göçüp gideceğiz, buna eminiz. En fazla belki 70-80 yıl bir ömür yaşayacağız ama sonunda o üç metre beze saracaklar o da kısmet olursa… En son yaşadığımız depremde bunu gördük.
Sıcacık yatağında, en tatlı uykusunda yaşlı, genç, çocuk bir anda can verdiler, günler sonra toplu mezarlara gömüldüler. Yakınını tek parça bulabilen sevindi. O büyük acısını bir nebze unutuverdi. Mezara daha rahat koyuverdi. Eee… O zaman nedir doymayan göz, terbiye olmayan nefis, bitmeyen o koşuşturma, hak yeme telaşı…
Herkes biraz düşünse ve kendini toparlasa daha iyi olmaz mı? Güzel ahlakı kendine rehber alsa iç huzuru artar. Açgözlü olmak, kötü hırsı arkadaş edinmek bedenen, ruhen kişiyi hep yıpratır. Hiçbir konuda da doyumu bilmemek bir hastalıktır.
Bu dünya hepimize yeter de artar bile. Yeter ki birbirimize saygı duyalım, hoşgörülü olalım, paylaşmasını bilelim, emek vermeden beklentiye girmeyelim ve başkasının hakkına saldırmayalım. Saldırana da göz yummayalım.
Bu dünyada mutlu olmak için çok nedenimiz var. Sahip olduğumuz bütün güzel şeyleri düşünelim ve onların tadına varalım. Yeryüzünü var eden yüce Allah’a inanmak ve ona sığınarak şükretmek, onun emirlerini öğrenerek uygulamayı da görev bilmek bize iç huzuru yaşatır. Zora düştük mü gücü de bu sevgide buluruz.
Gerçek huzur, inanarak yapılan ibadet ve gerçek dürüstlüktedir. Eğer düşünecek olursak her ibadetin bedenen ve ruhen bize sayılmayacak kadar faydası vardır. Allah, bize eziyet ederek ibadet yükü yüklemez. Mutlaka o ibadetin bizlere birçok faydası vardır. Bunca nimeti kuluna verene sonsuz teşekkür etmek, şükrüne şükür katmak gerekmez mi?
Bazen hepimiz karamsarlaşır, üç günlük dünyayı kendimize zehir ederiz. Çevremizdeki güzelliklere kör bakarız. İşte insanoğlu zaman zaman kendi kendini sınavdan geçirmeli.
Ben ne yaptım ne yapmalıyım, neden yapmalıyım diye sorguya çekmeli. Hatasını görmeli ve hemen telafi etmelidir. Yoksa kişi ne hatasını görür ne de düzeltmeye çalışır. Hele bir de çevresinde bir iki yalakası varsa uçar göklere, hatasında boğulana kadar zarar içinde zarara girer. Yani battıkça batar.
Herkes hata yapar, hatasız kul olmaz asla. Yeter ki hatayı hemen fark edelim ve telafi yoluna gidelim. Yılanın başını küçükken ezmenin her zaman faydası vardır bize…
Mutlu olabilmek için kendimiz ve sevdiklerimiz için ne yapsak doğru olur diye düşünelim derim…
*İnsanları sevmek ve bunu da hem dilimiz hem gönlümüz hem de emeğimizle göstermek gerekir. Sevgi emek ister. Seven hemen sevilir, unutmamak gerek. Sevmek duygusu huzuru besler.
*Her ortamda ve herkese dürüst olmalıyız. Dürüstlük, güzel ahlakın da direğidir
*Tembellikten kaçarak çok çalışmak, sabretmek, doğru zamanı beklemek ve engellere takılmadan umudu hep beslemek hedefimize o coşku ile gidebilmek gerek. Yoksulluk kader değil tembelliktir. Dürüstçe çalışmak ibadettir, bu da aslında her insanın görevidir.
*Okumayı sevmek ve okumaya zaman ayırmak, önemli bölümlerden not almak, ders almak, faydalı ne varsa hayatımızda kullanabilmek gerekir. Her durumda kişiliğimizi geliştirmek için emek vermek gerek. Bilgi, öz güvene kol kanat gelir.
*Tabiattan zevk alabilmek, yaratanın gücünü görebilmek ve şükretmek… Şükretmek büyük nimettir. İçinde mucizeler barındırır.
*Bırakın ateşi, yemeğinizi o pişirsin. İçinizi yakan, hangi ateşse salıverin karanlığa, gitsin. Siz enerjinizi işinize ve sevdiklerinize özenle kullanın.
*Beni dışarıya çıkarın, bizi içeriye alın. Ben, her zaman kötü duyguları ayaklandırır ve kibri de artırır, sizi sizden uzaklaştırır
*Başarıyı kıskanmadan bolca alkışlayın. Doğru olanı alkışlamak asillerin işi, güzel yüreğin göstergesidir.
*Konumumuz ne olursa olsun hakkını vermek gerek. Yaptınız işe mutlaka sevginizi katın. Sevgi, başarıyı daima artırır. Sevgisiz yapılan her iş, temelsiz ev gibidir. İlk sarsılmada çöker.
*Kimseyi amaçlarınız için kullanmayın. Kendinizi de asla üç kuruşluk aklı olanlara kullandırmayınız. Kullanmak ve kullandırmak ahlak dışıdır. Seviyenizi de düşürür.
*Kini, öfkeyi, kıskançlığı boğazlayın, dipsiz kuyulara atın. Bu duygular, amansız hastalık gibi sizi bedenen, ruhen bitirir.
*Emeğe saygı duyun, emeği boşa heba etmeyin. Aileden kalan malın vebali daha da ağırdır. Korumak ve çoğaltmak gerek. İsraf, felaketi getirir. Dönüşü olmayan sonu hazırlar.
*Anneye, babaya umut olun, onları tek başına bırakmayın, onların duasını alın. Sizlere ihtiyacı varsa sırayla maddi manevi bakın… Onlar göçüp gittiler mi asla geri dönmez ve yerleri dolmaz. Emek, sabır, özveri onların da hakkı… Onlar zamanında sizlere bunları fazlasıyla verdiler. Şimdi ise size muhtaçlar. Onlara hizmet ibadettir!
*Size yapılmasını istemediğiniz hiçbir şeyi siz de başkasına yapmayın. Empati en güzel dosttur, ona kulak verin ve yanınızda, yüreğinizde onu taşıyın.
*Lüks hayattan kaçının, lüks hayatın bedeli bazen çok ağır olabilir, şartlarınız neyse çok çalışarak hedefinize varın. Başkalarıyla yarışmayın, karşılaştırma da yapmayın.
*Başkalarının emeğinde, parasında, malında gözünüz de gönlünüz de asla olmasın.
*İsrafın günahını yüklemeyin sırtınıza. Cimrilik ve israf, kişiliği de zedeler. Sadaka belayı defeder, unutmayın! İhtiyacı olana el uzatmak görevdir.
*Yetimi, öksüzü koruyun ve maddi manevi gücünüz doğrultusunda onlara destek olun.
*Doğa anaya zarar vermeden onu koruyun. Siz onu korudukça o, size cömert olur, sizin geleceğinize ışık olur. Yoksa telafisi olmayan hatalara gidersiniz. Yaşadığınız çevreyi, ormanları, denizleri temiz tutmalı ve zarar verenlere de engel olmalısınız.
*Atalardan yadigâr toprakları korumak ve doğru şekilde işlemek gerek. Emek olmadan hiçbir işimiz sağlam olmaz ve bize fayda sağlamaz.
*Kendi geleceğimizi, ailemizi ve ülkemizi düşünerek hareket etmeliyiz ve onlara zarar vermeden ilerlemeliyiz. Geride kalmak bize maddi manevi zarar verir. İlerlemek daima hedef olmalı…