Ceplerinde çakmak aradı. Kibrit buldu.
Paketin ilk sigarasını kibritle, barut kokusu ile ilk fırtı denk getirerek yaktı.
Sigarayı içilecek beyaz yeri kalmayana dek içti.
Montun iç cebinde çakmak buldu.
Yolda, çakmağa yer açmak için birkaç sigara daha içti. Çakmağı yerine koydu.
Sokağın köşesinde, terk edilmiş cins bir köpeğin yeni hayatına şaşkınca alışma çabalarına tanık oldu.
Hayvan sevgisi olan bir insan sayılmazdı, ama bir zamanlar özel ve değerli olduğunu hisseden köpeğin düştüğü duruma efkarlanıp bir tane daha yaktı.
Sabahın sekiziydi. Kahvehaneye gidip çay söyledi.
Orta masa duman altı ve gürültülüydü yine. Dünyanın sonu gelene kadar okey oynama potansiyeline sahip tanıdıkları selamladıktan sonra boş masaya çöktü.
Çay gelene kadar paketin üzerindeki uyarıcı resme baktı. Yandıkça aşağı doğru kıvrılan bir sigaraydı. Konu iktidardı.
Muzırca şeyler düşündü.
Sigaraları çıkardı paketten. Masanın üzerine yanyana dizdi.
“Güzellik yarışması yapıyorum. Kazananı içeceğim.” dedi.
Birinciyi göz kararı ile seçti.
Yakından inceledi, kokladı, yanlamasına dilini sürdü.
Gözleriyle gelen çayın demine not verirken sırası ile; çakmağı, sigaranın ucundan gelen hafif çıtırtıyı, çekiş sırasında dudağından çıkan sesi dinledi…
Kalanları pakete koyarken saydı içinden.
SON