Aynı şarkıyı yüz defa,bin defa dinlemiştik.
Kimisinde ağlamış, kimisin de gülüp geçmiştik.
Bir hayal kurmuştuk
Çatılı evler, bahçesinde tavuklar, kuşlar, kafesler…
Bir resim çizmiştik
Bulutlar pembeden…
Evi nehrin kıyısına yerleştirmiştik.
Söğüt ağacı ekip gölgesinde çay içmiştik.
Bir dilek tutmuştuk gelecek için.
Adına da mutluluk demiştik.
Bir de dilek ağacına asıvermiştik.
Şimdi aynı şarkıyı dinleyemiyorum.
Gözlerimde yaş, kalbimde hüzün, içim per perişan…
Gülmenin mevsimini bulamıyorum.
Hayalini kurduğumuz evin çatısını sen çoktan yakmışsın…
Bahçesinde ki kuşlar kafeslerini çoktan terketmiş…
Çizdiğimiz bulutları siyaha boyamışsın…
Bir de fırtına resmi çizmişsin ödüm koptu.
Sesini taa burdan duyar gibiyim.
Nehri de kurutmuşsun, evi bulamıyorum…
Nasıl oldu, Söğüt ağacı sapsarı olmuş?
Tuttuğumuz dileğin adı ayrılık olmuş.
Bir tek dilek ağacında onu bırakmışsın.
Beni de altına gömüp bir de çeşme yaptırıp ,
Üstüne de hayrat yazmışsın…