Selamsız sabahlara uyanan ey genç!
Sen…
Çarşambayı perşembeye bağlayan bir geceden habersiz gibisin.
Kaşkolun askı da kirden kayış gibi olmuş.
Senin ne umurunda.
Arala şu perdeyi biraz güneş girsin.
Pencereler hepten kapalı.
Odan şey…
Çok afedersin ama ahır gibi kokuyor.
Her yerde derme çatma, yarım yamalak cümleler.
Her yazdığın şiiri yarıda bırakmışsın.
Bu da neyin nesi böyle?
Üç beş tane roman konsolun üzerinde örümcek ağı bağlamış.
Birde içine ayraç koymuşsun.
Vay Allahım yarabbim!
Ha sanki birde devam edecekmişsin gibi.
Kül tablasında çoğu yarıda söndürülmüş izmaritler.
Sen…
Neleri yarım bıraktın kim bilir?
Ya da seni kim böyle yarım yamalak bıraktı kim bilir?
Masanın altında cam kırıkları…
Az kalsın ayağımı kesiyordu.
Madem kırdın be evladım,
İnsan kırdığını da toplamaz mı?
Sen…
Hangi bankta saatlerce yalnız ağladın kim bilir?
Hangi şarkıyı söyleyene,
Hangi şiiri yazana sövdün kim bilir?
Gitmek isteyipte gidemediğin,
Kalsan yapamadığın bir yerdesin…
Loş bir oda…
Bir kadeh şarabın en büyük ilacın.
Ah sen!
Neleri kırıp geçtin kim bilir?
Sen kimi, neyi sevdin kim bilir?
Sen yarımdan da az kalmış gibisin.