”Sanat sanat için midir? ” Sanat Ne İçindir
Yoksa,
”Sanat toplum için midir? ”
Bu ucu açık bir sorudur. Savunduğumuz kuralın nedenlerini sayfalarca yazabilirsiniz ya da anlatabilirsiniz. Çünkü bu öznel bir düşüncedir. Bana göre ise sanat sanat içindir. Çünkü ekmek, ekmek için. Su, su için. Havada hava içindir. Bir kapıyı koltuk olarak, bir çatalı da bir kaşık olarak kullanamazsınız. Sanatta sanat içindir. Sanatı bir başka şey için kullanamazsınız. Sanat anlaşılmak istemez hatta aksine anlaşılmamak ister. Etrafımızda gördüğümüz nesneleri aynı olduğu gibi alıp kağıda yazmak bir saygısızlıktır. Görmekle bakmak arasındaki çizgi sanatta koca bir ufuktur. Sanat ne içindir?
Türk edebiyatında Tanzimat Dönemi edebiyatı 1860 yılında İbrahim Şinasi ve Agah Efendi’nin çıkardıkları ilk özel gazetemiz ”Tercüman-ı Ahvâl” ile başlamıştır. I. Dönem sanatçıları ”Toplum sanat içindir” anlayışını benimsemişlerdir. Nedeni ise bu sanatçıların verdikleri eserleriyle halkı aydınlatmak, bilgilendirmeyi amaçlamalarıdır. Bu dönem sanatçıları ise İbrahim Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Yusuf Kâmil Paşa, Şemsettin Sami gibi kişilerde toplumsal konulu eserler vermişlerdir. Bu dönemin amacı dilde sadeleştirme ve halkı bilgilendirmek olduğu için sanat toplum için anlayışını benimsemeleri de pek normaldir.
Tanzimat Edebiyatı II. Dönem Sanatçılarının Düşünce Yapısı “Sanat Ne İçindir “
Türk edebiyatında Tanzimat Edebiyatı dönemi II. Dönem sanatçıları Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Samipaşazade Sezai, Nabızade Nazım, Muallim Naci, Direktör Ali Bey ve Ahmet Cevdet Paşa ise ”Sanat sanat içindir” anlayışını benimsemişlerdir. O dönemin siyasi olayları bu anlayışı benimsemelerinde çok etkili olmuştur. İstibdat yani baskıcı yönetimin etkisiyle toplumsal konular yerine aşk, sevgi, ölüm gibi bireysel konuları kaleme almışlardır. ”Güzel olan her şey şiirin konusudur” düşüncesiyle eserlerini yazmışlardır. Sanat Ne İçindir?
Ben Tanzimat Dönemi II. Dönem sanatçılarının benimsediği ”Sanat sanat içindir” anlayışını savunurken ters düştüğüm bir nokta ise ”Güzel olan her şey şiirin konusudur” düşüncesidir. Güzel olan her şey şiirin konusu değildir, her şey şiirin konusu olabilir.
Düşündüklerimi şöyle bir örnekle bahsetmek istiyorum.
”Sürahiden bir bardak su alıp içtiğinizi düşünün. Su içmek vücuda çok yararlıdır ve günde belirli bir miktar su içmemiz gerekir. Daha sonra bardağı sürahinin yanına bırakıp gidersiniz. Değil mi? ”
Düz, yalın, kuru, yavan bir anlatım değil mi?
Hayatımızın her gününde yaptığımız bir aktivite değil mi su içmek?
Oysaki sanat sanat için olunca bu yazı şöyle değişiverir.
”Sürahiden bardağa suyu katıyordu yavaş yavaş. Kurumuş boğazını bir nebze olsun ıslatabilmek için. Ben ona her gün susuyorken o sadece sürahiden su alıyordu. Beni susuz, aşksız bırakıyordu. Ve bunu yaparken hiçbir şeyden haberi yoktu üstelik. Nasıl kızayım sana benden bî habersin. Sanat Ne İçindir
Ah!
Kırıldı işte. Su içecekti oysaki sadece. O sürahideki suydu bana göre, bense kırılan bardak. ”
Bu dizelerle az önce yazdığım bir midir?
Her şey sanatın konusu olabilir. Belki bir kapı, belki bir çatal, belki de soluduğumuz hava. Her güzel olan şey sanat değildir, sanat her şeyi güzel yapardır. Sanat ne içindir?