• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Öykü

Piyanist / Şehnaz İşeri

sehnaz iseri by sehnaz iseri
9 Şubat 2025
in Öykü
0
Piyanist / Şehnaz İşeri
0
SHARES
20
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Ulvi Cemal Erkin’in ‘Beş Damlası’ çalınıyordu usul usul piyanoda. Nil yeşili ve beyaz renklerin
kullanıldığı giriş katında, kapıdan girince sol tarafta ileride piyano siyah rengiyle dikkat çekiyordu.
Piyano ve karşısındaki sıra sıra oturma gruplarıyla bu büyük hastanenin giriş katı otel lobisini,
kapıdan girince tam karşıdaki hasta kabul de otel resepsiyonunu çağrıştırmaktaydı. Hasta kabulün
arkasında koltuk ve sehpalar vardı. Tıpkı otel lobisindeki gibi… Saat daha dokuz buçuk, yani doktorlar ilk
hastalarını almış veya alıyor olmalarına rağmen kabulün önü kalabalıktı. Piyanist, Ahmet Adnan
Saygun’un ‘İnci’nin Kitabı’ eserinin bölümlerini çalmaya başlamıştı. Orta kumral saçlarının tepesi iyice
açılmış, sakallarına aklar düşmüştü. Yorgun ve hüzünlü ela gözleri olan şişmanca altmışlarının başlarında bir
adamdı piyanist. Emekli bir banka müdürünün oğlu… Babasının çalıştığı bankanın lokalinde müzik
yapmıştı yıllarca. Hem gitar çalmış hem şarkı söylemişti. Yabancı, yerli, eski, yeni ayrıca istek
şarkılarını da çalmış söylemişti. “Ne çalmak istersin?” diye ona sormuş olsalardı. “Altmışlar, yetmişler,
yabancı rock, pop” derdi. Sonra lokal kapandı. Bankanın merkezinin olduğu yere taşındı. Oranın
orkestrası başkaydı, kadın solisti vardı. Şimdi aynı banka çalışanlarının sağlık sigortalı oldukları bu
hastanede, giriş katı kısmında piyano çalıyordu. (Söz konusu banka; bu hastaneyle anlaşmış, memurlarına
kurumsal sağlık sigortası yaptırmıştı.) Piyanist yıllar içinde kilo almış, saçları dökülmüştü.
Konservatuar, piyano mezunuydu. Nereden nereye…
Genellikle seyirci sıkıntısı çekmezdi. Karşısındaki oturma gruplarının boş kaldığı pek nadir
görülürdü. “Keşke İnci’nin Kitabını öncekilerdeki gibi çocuk izleyicilerime çalsaydım.
Adam öyle sıkıldı ki esnemekten neredeyse ağzı yırtılacak. Koca adamın ninni bölümünden uykusu
gelecek değil ya.” diye düşündü. Bazen izleyicilerine göre seçiverirdi çalacağı eseri. Bir hafta kadar önce sarı saçları
omuzlarında, dört beş yaşlarında pembe yanaklı, pembe elbiseli küçük kızı karşısında görür görmez
Fındıkkıran Balesi’ndeki ‘Şeker Perisini’ çalmaya başlamıştı. Klasik Batı Müziği eserlerinin nasıl asırlar
öncesinde bestelenebildiğine şaşırırdı. Öylesine yeni bestelenmiş güncel gelirlerdi ki kulağa: Özellikle
Tchaikovasky’nin Fındıkkıran Balesi’nden ‘Chinese Dance’ bölümü ve Kuğu Gölü Balesi… “Şu koca
adamı iyi bir silkelemeli… Hasan Ferit Alnar’dan ‘Sarı Zeybek’ şöyle coşkulu bir girizgâhla evvel Allah
dikerim ayağa.” Gülümsedi, birkaç ay önce coşkuyla ayağa fırlayıp kendisini alkışlayan genç adamı
anımsadı. “Tüylerim diken diken oldu. Ne güzel icra ettiniz Sarı Zeybeği, ellerinize sağlık.” demişti. Böyle
olmasa da birkaç alkış almıştı çekingen ve kesik kesik. Grieg’in ‘Morning Mood’unu genç bir kadın
çekingen çekingen, fazla ses yapmadan alkışlamıştı. Bir süre orada oturmuş, bir iki kez göz göze
gelmişlerdi. Sanki bir şey söylemek istiyor da bir türlü söyleyemiyor gibi gelmişti ona. Yerinde öyle
huzursuzca kıpırdanıp durmuştu genç kadın. Sonra o altmışların yabancı slow, pop şarkılarına dalmış,
kadına dikkat etmemişti artık. Geçen hafta Beethoven’in ‘Fur Elise’sini bir kişi alkışlamaya başlamış,
sonra birkaç kişi daha katılmıştı ona. Geçen yaz ‘La Donna E Mobil’e aynı Pavorotti’ye benzeyen bir
adam ayağıyla tempo tutmuştu. Bugün Türk Beşlerinden arka arkaya çalmıştı. Pek öyle yapmazdı
aslında. Ooo… Saat on biri geçiyordu. Klasik Batı Müziği çalacaktı biraz. Önce Pachelbel’den ‘Canon in
D’…
Kapıdan içeri giren esmer delikanlı, elini tuttuğu genç kızla hasta kabul masasına ilerlerken
onlarla gelen kızın annesine koltuklarda beklemesini söyledi. Üzeri tığla örülmüş lila rengi çiçeklerle
süslü el örgüsü uçuk pembe bereli, koyu kahverengi gözlü, ufak tefek yirmi dört, yirmi beş yaş civarında
beti benzi sapsarı, zayıf genç kız lösemiydi. Bu hastanede muayene edilmiş, tahlilleri olmuş, tedavisi
yapılıyordu. Ameliyat olmasına karar verilmişti. Kemik iliği nakli yapılacaktı. Operasyon ertesi sabah
olacaktı. O gün son tetkikler yapılıp yatış işlemleri gerçekleştirilecekti. Az sonra kızın babası, kızın
kendisinden sekiz yaş büyük ablası ve eniştesi arabalarını park edip yanlarına geldi. Kemik iliği vericisi,
ablası olacaktı. Esmer delikanlı, otuzlu yaşların başında genç kızın iki senelik nişanlısıydı. Yaza
evleneceklerdi. Kararsızca bir ileri bir geri gitti delikanlı. Sonra kızın ailesine, “Bize on dakika müsaade
eder misiniz?” dedi. “Kızınız için şarkı isteyeceğim piyanistten.”
Piyanist ‘Stand By Me’ ile altmışlar yabancı pop slow açılışını yapmış, şimdi de ‘Those Were
The Days’i çalıyordu. Esmer delikanlı, pür dikkat şarkıyı dinleyen kendilerinden genç çiftten izin istedi
nişanlısıyla yanlarında oturmak için. Piyanist ‘Stand By Me’ ile bir çifttin dans ettiğini geçiriyordu
aklından. Çok önce, pandemiden önce kırklarında pek de genç denilemeyecek bir çiftti ama aslında bu
şarkı için bebek bile değildiler. Çünkü şarkı çıktığında daha doğmamışlardı bile. ‘Sealed With A Kiss’e
geçecekti ki esmer delikanlı, nişanlısı için bir şarkı istedi ondan. Yarın ameliyat olacaktı.
Fedon’dan Aşığınım’ı söyler miydi? “Ama şarkı söylemiyorum ben, sadece piyanoda
çalıyorum.” dedi piyanist. “Yaa…” dedi genç adam biraz üzgün. Ama hemen topladı kendini. “O zaman piyanoda çalın!”
“Üzgünüm, programımda bu parça yok.” dedi piyanist. Genç adamın yüzündeki hayal kırıklığını
göremedi. Çünkü ‘Sealed With A Kiss’a geçti. Dinlenme arasında, “Pekala söyleyebilirdim.” diye
geçirdi aklından. “Mırıldanmıyor muyum bazen? Hatta buraya alışana kadar bayağı bayağı
söylüyordum. Nişanlısına jest yapmak istedi. Mahcup oldu belki de. Eşeklik ettim.”

Piyanonun biraz gerisinde iki hemşire hararetle konuşuyordu. “Dün sabah ameliyatı iyi
geçmiş. Ancak kalp yetmezliği varmış. Dün akşam doktorlar çok uğraştı, kurtaramadılar. Gencecik kız…”
dedi dün akşamki nöbette çalışan hemşire diğerine. “Annesi, ablası baygınlık geçirdiler. Çok zor, çok
acı… Allah sabır versin.” diye ekledi “Biraz önce de babası ve nişanlısı cenazeyi almaya geldi.” dedi diğeri.
Uzaklaştılar, piyanist piyanonun kapağını kaldırdı. Giriş katı iyice hareketlenmeye başlamıştı.
“Imagine’nin o kısmında hep ıslık mı çalacaksın?” dedi onu dinlemek için cafeden çıkan aşçı.
“Evet. Ne dersin?” diye sordu piyanist. “Süper!” dedi aşçı.
Yarım saat programında çalacağı parçaların sıralaması üzerinde çalışmasını yapıp
tamamlamış, her sabah aynı saatte içmeyi alışkanlık edindiği sert kahvesini de bitirmişti ki sarı futbol
ayakkabılarını gördü önce. Yukarı baktığında başı bereli, koyu renk giysili genç bir adam… “Nişanlım
evvelsi akşam öldü.” dedi. Çok tanıdık geldi bu ses piyaniste. “İstesen, kapris yapmasan şarkıyı
söylerdin.” Acı doluydu ses, hınçla yüklüydü. “Bizim şarkımızdı. Meleğimi o şarkıyla uğurlayacaktım.
Olmadı, olamadı. Senin yüzünden… Bunu sana ödeteceğim!” Piyanistin son duyduğu sözcüklerdi bunlar.
Başı hızla piyano kapağının üzerine çarptı. Dakikalar içinde kendi kanından kan gölcüğü
oluşmuş halde piyanosunun tuşlarının üzerine yan düşmüştü başı, gözleri dehşetle açılmıştı.

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Previous Post

Kâl û Beladan Beri / Galip Uçar

Next Post

Siyah Fener / Şehnaz İşeri

sehnaz iseri

sehnaz iseri

YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ Şehnaz İşeri, 13 Aralık 1971’de İzmir’de doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümünden 1995 yılında mezun oldu. 1992-1994 yılları arasında MEB’e Bağlı Cengiz Özer Fotoğrafçılık ve El Sanatları Meslek Edindirme Kursunda Siyah-Beyaz Fotoğrafçılık eğitimi aldı. 1996 yılında Deulcom’da gördüğü dört aylık kurs sonucu tur operatörlüğü sertifikası almaya hak kazandı. Bir süre plastik doğrama kapı ve pencere sistemleri üzerine imalat ve satış yapan özel bir şirketin fabrika satış mağazasında merkez sorumlusu olarak görev yaptı. 2008-2014 yılları arasında Han Tiyatrosunda oyunculuk eğitimi aldı. Hikayeleri Cüneyne,Deliler Teknesi, Mavi Yeşil, Eliz, Kirpi, Gökkuşağı, Mahal, Acemi, Kar dergilerinde yayımlandı. Ekim 2022’de de Akdoğan yayınevi tarafından Firari Gofret Kağıdı adlı kısa hikayelerinden oluşan kitabı yayımlandı. Mart 2024’de yine Akdoğan Yayınevi tarafından Şifa Niyetine adlı kısa hikayelerinden oluşan kitabı yayımlandı. 2018 yılından bu yana Veysel Çolak yönetimindeki Karşıyaka Belediyesi Şiir Atölyesine devam ediyor. Hikaye yazma çalışmalarını sürdürüyor.

Next Post
Siyah Fener / Şehnaz İşeri

Siyah Fener / Şehnaz İşeri

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  •   Sevgilim / Kerim Tanış
  •  Er  Uykusu /  Sinem Deniz Kılıç
  • Past Lives- Başka Bir Hayatta Filmi
  • Ekranların Ardındaki Gelecek: Teknoloji Eğitimde Ne Kadar Öğretici? / Yalçın Sevim
  • İçimde  Seninle  Konuştum / Kevser Yıldızhan

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.