Gözümün hasretine yandığı onca şeyden
Yokluğunda kaybetmeden kendini ama zorlanarak
Nasıl da doğuyor gün bıkmadan her seferinde
Bir de bu yolculukta bağrındayım dünyanın
Görürüm derken yıkmadan yaşadığın kenti
Mahzunluğunda puslanıp
Sığıştığımız her bir köşesinde bakınarak
Elvedayı çok gören anlamsızlığının
Yürek boşluğunda
Kıyısız
Vuslatın yankılanıp durduğu
Elim bir suskunluğun kavgasında büyüyen
Yalnızlığım
Düşleri bir kibritle tutuşturan parmaklarımın
Gölgesinde biriktirilen anılarla
Şimdi ölsem kimsenin umurunda değil
Yaşarken de olmadık belki
Bu gök kubbe de bizim değil
Yoksa örterdi yaşadığımız senli vakitleri
Ayırmazdı buruşturup bir paçavra gibi katarak çöplüğüne…