Gökyüzü, insanlık tarihinin en eski sahnesi olmuştur ve olmaya da devam ediyor. Binlerce yıldır bu uçsuz bucaksız mavi örtü hayallerimizi, korkularımızı, umutlarımızı ve içimizdeki her şeyi taşır. Her bir yıldız, her bir bulut, her bir renk tonu bizi başka dünyalara götüren birer kapıdır. Oralara bakarak neleri hayal etmişizdir, nelerin özlemini çekmişizdir, kimi zaman da bulutlardan şekiller çizmişizdir. Gökyüzü, insanlığın en eski sırdaşıdır. Mavi genişliğiyle umutlarımızı, karanlık geceleriyle korkularımızı ve yıldızlarıyla hayallerimizi paylaşırız onunla.
Sabah uyandığımızda gökyüzündeki hareketliliğe şahit oluruz. Sanki bize bir şeyler anlatır gibi. Belki de doğanın uyanışını, güneşin ilk ışıklarıyla yeryüzüne yayılan enerjiyi anlatıyordur. Her gün doğan güneş, yeni başlangıçların, fırsatların ve umutların sembolüdür. O an tamamen bize aittir; yalnızca o sabaha özel bir hikaye anlatılır ve onu yaşamak için güne başlarız.
Gün ilerledikçe gökyüzü değişir. Öğlen vakti, masmavi bir tuval olur, üzerinde beyaz bulutların dans ettiği. Bu bulutlar, hayal gücümüzle şekil değiştirir; kimi zaman bir ejderha, kimi zaman bir gemi, kimi zaman da bir kalp oluverir. Bulutlar, gökyüzünün masal kahramanlarıdır. Her biri farklı bir hikaye taşır, her biri farklı bir hayali yaşatır.
Akşam olduğunda gökyüzü renk cümbüşüne döner. Turuncu, pembe, mor ve kırmızının binbir tonu günün son sahnesini oluşturur. Bu renkler vedanın ve dinlenişin habercisidir. Güneşin batışı, bir günün daha sonuna geldiğimizi ve yeni bir günün umutla doğacağını hatırlatır bize. Her gün batımı, geçmişi bırakıp geleceğe adım atmanın metaforudur.
Gece olduğunda ise, gökyüzü en büyüleyici hikayelerini anlatır. Yıldızlar, sonsuz karanlıkta parlayan ışıklar, gökyüzünün şiiridir. Her biri farklı bir zaman diliminden, farklı bir yerden gelir. Kimi zaman bir yıldız kayar ve biz dilek tutarız. Bu, gökyüzünün bize umut ve dileklerle dolu bir dünya sunduğunu gösterir.
Gökyüzü, her anıyla, her rengiyle ve her haliyle bizlere hikayeler anlatır. İnsanlık tarihi boyunca ona baktık, ondan ilham aldık ve onunla hayaller kurduk. Gökyüzü, bize yaşamın ne kadar büyük ve mucizevi olduğunu da hatırlatır aynı zamanda. Her sabah uyandığımızda, her öğlen hayal kurduğumuzda, her akşam vedalaştığımızda ve her gece yıldızlara baktığımızda, onun hikayelerine ortak oluruz.
Gökyüzü aslında bizim hikayemizdir. Biz, onun altında yaşayan, onunla nefes alan ve onunla hayal kuran varlıklarız. Ve belki de en güzeli, gökyüzünün hikayelerinin asla bitmeyecek olmasıdır. Biz var oldukça, gökyüzü de var olacak ve hikayelerini anlatmaya devam edecek.