Kibele, toprak tanrıçası anlamına gelir.Toprak demiş iken topraktan ne kadar çok uzaklastığımızı anımsadım birden. Toprak tencerelerden,toprak testilerden,toprak cumbalı(kerpiç) evlerden…Nasıl ya? Toprak ev mi kaldı?Teknolojide level atlarken bide…Yapay zeka, sibernetik gibi bilimsel kavramlarla vurulurken üstüne üstlük… Haklısınız bir de uzay meselesi vardı değil mi? Daha uzaya çıkacağız unutmuşum..Neyse ben toprağa geri döneyim. Topraktan uzaklastığımız ölçüde betona yaklaştık farkında mısınız? Artık betondan bir imparatorluk kurulmuş, güneşini göremediğimiz, yıldızlarını seyredemedigimiz
gökyüzünün altında, buzdan bloklar arasında, spot ışıkları ile aydınlatılmış kapsüller içinde yaşamaya mahkum edilmişiz, farkında yada değiliz, ama asbest zerreciklerini soluya soluya yaşamaya devam ediyoruz. Çocuklarımız, sosyal hafızanın sıfırlandığı, yeteneklerinin köreldiği, getto mahallelerde; Ellerinde telefon,tablet, kulaklarında kocaman kulaklık, mobilyalar ve oyun konsolları ile boğulmuş, karanlık odalarında yitip gidiyorlar…Ayakları toprağa basmıyor, basmıyor ki düşünsünler “Altında binlerce kefensiz yatanı” başlarını göğe kaldırıp bakamıyorlar bile…Bulutlara bakıp hangi cisme benziyor, oyununun tadına hiç varmamışlar..Gökyüzüne kafa tutan gökdelenlerin büyüsüne kapılıp ellerindeki dokunmatik dünyalarında kaybolup gidiyorlar… Kentsel dönüşüm maalesef kentsel bir kıyıma dönüştü. Eskiler unutuldu, toprak hakir görüldü, kadim kültürümüzde “modern hayat”dayatması sonucu beton molozlar altında cançekişir hale geldi… Kültürümüzün yok olmasında mimarinin etkisi, yapı malzemelerinin kimlik ve sağlık açısından önemi gibi teknokrasiye aba altindan sopa gösterir şeyler yazmaya devam edeceğim…Bu grizgah yazacaklarımın hülasası olsun…