GİZEMLİ YOLCULUK

 ‘’ İlerlemek istiyorsanız; yüzleşeceklerinizi göze almanız gerekir’’

Bir Zen Ustası

Okuduğu bu yazıdan çok etkilenen Melih, düşüncelere dalar. Yaşadıkları yüzleşmeler, aklından geçmektedir. Yüksekten düşer gibi irkildi. Kendine geldiğinde; çalışma masasında, gece yarısı olmuştu. Hayal kırıklıkları canını yakıyordu. Gecenin sessizliğini içine çekti. Masada duran dizüstü bilgisayar’ da okuduğu sayfanın adres kısmında gideceği yer hakkında araştırma yapmaya başladı. Site sayfası bir kitapevi idi. Sıcak bir ortam, değerli/yarı değerli doğal taşlarla dekore edilmiş, çiçekler ve renk cümbüşü olan bir mekân. Sanal ortamda her şeyin değiştirildiğini düşünerek resimlerin bir kurmaca olup olmadığı onun için bir muammaydı. Gitmeliydi,  mutlaka görmeliydi. İçindeki bu ateşi körükleyen kitaplardı. ‘’ Küllerinden Doğmak’’, ‘’ Bilinçteki Sıçramalar’’ mistisizm kitapları onun ilgisini çekmişti. Tekrar yatağına sığındı. Arık bir hedefi vardı.

Ertesi gün heyecanla hazırlık yaptı gideceği yayınevine.  Gideceği yere yaklaştığında otobüsten indi yolun karşı tarafında bulunan Kahve Bahane ismindeki kahveciye oturdu. Kafasında her şeyi düşünüp son kez gözden geçirmeliydi.

Melih, bir Gazete emekçisi basının her kademesinde çalışmış ve emekli olmuş. Kendine yeni bir kariyer seçmiş, yazar olmak tek hayali, iyi bir öykücü olmaktı. Gittiği yerde araştırmacı bir yazar mı? Yoksa bir gazeteci mi? olmalı. Keskin bir filtre kahve kokusu, düşüncelerinden uyandırdı. Akışına bırakmalıydı.

Tekrar yolun karşı tarafına geçti, sokak hafif rampa, devam etti. Sağlı sollu apartmanların arasında sokağı boydan boya geçti. Gözleri apartman numaralarındaydı. Sokağın sol yanında apartmanın girişinde, aşağı bahçe katına inen ahşap bir girişi fark eti yayın evinin tabelasını gördü. Otantik çiçekler arasında bir bahçe.

İçeri girdiğinde resimdeki gibi yarı değerli taşlar, kitaplar ve muhteşem bir yemek barı. Başka bir boyutta hissetti. Kitapların içeresinde kayboldu. Nazik bir sesle irkildi. “ Yardımcı olabilir miyim“ güler yüzlü bir melek ona tebessüm ediyordu.

 İnternet sitelerine girdiğimde ‘’ İlerlemek istiyorsanız; yüzleşeceklerinizi göze almanız gerekir’’ sözünden etkilendiğimi ve kendimi buraya gelmeye mecbur hissettiğimi söyledim. Gülümsedi ve eliyle masayı işaret ederek oturmaya davet etti. “çay isterimsiniz“ başımla onay verdikten sonra oranın bir zen ustası eğitmenin yeri olduğunu öğrendim. “Bana hazırsanız anlatmak isterim “ yüzümdeki mimik ve sevinç hallerini görünce anlatmaya başladı.

“    Dört melek tarafından korunan kadim zamanlar, evrenin kalbidir. Kadim zamanlar ’ın her sakini kendi zamanının hikâyesini yazar. Kâinatın yaratıcısı bilinir olamak için bilgeler gurubunu yaratarak merak ve gizemleri öğrenme içgüdüsü vermiş. Bilgeler gurubuna sormuş ‘’ En çok neyi merak ediyorsun? Olup bitmiş olanları mı, yoksa olacakları mı?

Bilgeler gurubu düşünürken sessizlik oldu, İnsanlığında genetik kodlarına işlenecek olan; gözlemlemeyi, hayal etmeyi, araştırmayı ve çıkarımlar yapmayı zihinsel kodlarına işlenmişti.

Bilgeler gurubu cevap verdi: ‘’ En çok merak etiğimiz şey…

 ‘’Gizemli olan her şey’’

Bilgeler gurubu, sırları araştırmak için yollara düşmüş, yolları küçük mavi bir gezegene düşmüş ve insanoğlunun yaşadığı topraklara açılan gizli paralel evrene geçmeyi keşfetmişler. Bilgeler gurubu İnsanların nazik ve albenili, zeki ve meraklı, nüktelerine samimi ve aynı zamanda da cesur olduğunu görüp umut vadeden varlıklar olduklarına kanaat getirmişler.

Tamda bu yüzden ve henüz çok genç olan insan nesline, karşılarına çıkacak güçlüklerin üstesinden gelebilmeleri için dört özel güç vermiş.

Bunlardan ilki ateşin gücü, ikincisi tekerleğin gücü, üçüncüsü yazı dilinin gücü, dördüncüsü ise nezaket ve saygının gücüymüş.

İnsanlar öğrenme konusunda hızlıymış ve insanlar, bilgeler gurubunun getirdiği güçleri el üstünde tutmuşlar. Bilgeler gurubu oradan ayrılmaya hazırlanırken, insanlar daha fazla kalmaları ve ortaya çıkacak olan yeni cesur medeniyetin keyfini onlarla paylaşmaları için yalvarmışlar.

Bilgeler gurubu bundan etkilenmiş, geri geleceklerine söz vermişler. İnsanoğlu, bilgeler gurubuna demiş ki: ‘’ Sevgili bilgeler bu güçlerden hangisini diğerlerinden fazla korumamızı istersiniz?’’

‘’ Güzel soru,’’ diye yanıtlamış bilgeler ‘’ Bir medeniyetin hayatta kalabilmesi için olmazsa olmaz olan, sonuncusu yani birbirlerine ve bütün hayata karşı duydukları saygı ve nezaket ten gelen güçtür’’

İnsanlar kendi aralarında fısıldaşmışlar ve yeni harflerini kullanarak akik tabletler üzerine, saf gümüş kaplamayla Nezaket kurallarını yazmışlar. Bilgeler gittiğinde yeni ırk, ateş, tekerlek ve alfabe sanatlarında hızla ustalaşmaya başlamış.

Ellerindeki gücün en kıymetlisini en iyi hangi şekilde koruyacaklarını uzunca ölçüp biçmişler ve en sonunda Nezaket Kuralları Tabletleri’ ni dünya üstündeki en güvenli yerde saklamaya karar vermişler. Duydukları derin saygıdan ne bu tabletlerin kopyasını çıkartmışlar nede bu kutsal kelimeleri yazdıran bilgelerden başkası okumamış.

Böylece Dört hediye’ nin en vaz geçilmez olanı, nadir bulunan madenler ve paha biçilmez mücevherler kadar kıymetlisi devasa bir demir sandığa kitlenmiş. Sonsuza kadar güvende olacağını düşündükleri tepede bir sunak yapıp gömmüşler. İnsan nezaket ve sayıdan bi haber olmuş.

“Bilgi, bölüşüldükçe artan hazinedir.“

Son sözün manası kafamda şok etkisi yarattı. Bilgi paylaşılmalı ve gizemler aydınlatılmalıydı. Adının Nimet olduğunu öğrendiğim firma sahibine artık hocam diyordum. Yazdığı kitaplardan aldım. Nezaketi ve saygıyı nasılda hareketlerine yansıtıyordu. Kuğu gibi,  bulunduğu mekânı adeta ahenkle ve nezaket ile temsil ediyordu. Onun kontrolünde hareket ediyorsunuz. Yayın evinden çıkar çıkmaz, etkisinde kalarak hararetle Kankam Hera’ ya tlf ‘ da paylaştım.

İki gün sonra Herayla buluşup şehrin en eski kütüphanesine gidip araştırma yapmaya ikna ettim. Ben en eski nezaket ve sağı hakkın da yazı arayacaktım. Ulu çınarların altında tarihi kütüphaneye girmeden bahçede Hera ile konuşup konsepti ve yapmak istediğimizi anlatmalıydım. Serince bir havada kakamı parktaki banka oturttum ve karşısına geçip anlatmaya başladım. “ Kankam, içeride duvarlar eski zamanlardaki gibi kale surları gibi, Yapmanı istediğim görevliden tarihi el yazmalı bir kitap isteyeceğim. Bu kitabı alıp kalbinin üzerine koyup raflar arasında gezinmen, ben sonrasında ne hissettiğini öğrenmek istiyorum.

“ Hoca saçmalama istersen, korkutuyorsun beni.“

“ Güven bana“

Mistik hikâyelere inanmadığını bildiğim kakamı bu yüzden çağırmıştım. Kadim bilgiler, bilinmek istediklerinde açığa çıkma özelliği vardır. Bende kendi araştırmamı yapacaktım. Kütüphanenin girişinde güvenlikten geçip salona girdiğimizde aydınlatma, sessizlik, ahşap ile metalin ahenkli görünüşü çok etkilenmiştik. İçeri girip etrafıma bakındım. Masada oturan bir şahsa buranın yetkilisini sordum. Yan tarafımız’ dan zayıf, uzun boylu 50 sinde bir bey “ buyurun nasıl yardımcı olabilirim“ diyerek kısık sesle iletişime girince bende aynı ahenkle“ Bir araştırma yaptığımı, bize en eski el yazması bir kitapla 15dk vakit geçireceğimizi“ söyledim kendimin de“ ahlak ile ilgili eski bir kitap“ istedim. Bulunduğumuz bölümde aradığım kitabı bakmamı söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Elimi attığım ilk kitap aradığım kitaptı. Hera ile göz göze geldik. Elime aldığım ilk kitap…

Elinde ince bir kitap ile gelen görevli, bana kitabı uzattı. Hera’ yı ve kitabı alarak raflar arasına geçtik. Kitabı, mukaddes kitap gibi kalbine koydu ve dolaşmaya başladı. Bende masaya geçip bulduğum kitabın yayın, yazar, künyesinin notlarını alıp, kitabı okumaya başladım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, Kankam yanıma geldi. Şaşkındı, Arapça yazılı kitapta tek kelime bilmiyordu. Bana şaşkınlıkla bakarak “ 1400 ile 1450 yılları arasına gittim. O anı yaşadım“ neler hissettiğini öğrenmek için hemen çıkmak istedim. Yetkiliye baktım göz göze gelince kitabı teslim alma vakti geldiğini anlayıp yanıma geldi.“ Kitap için teşekkürler, tek kelime Arapça bilmeyiz lakin kitap bize bir şeyler anlatır mı? Deneme yaptık.“ tebessüm ederek “ tabi tabi 1420 yılında yazılan kitap sizinle konuşmuştur.“ ben şaşkınlık içerisinde, dışarı çıktık, en uzak banka gittik, banka oturup “anlat“ dedim. Heyecan ile bana “ gerçekten dediğin oldu o anı yaşadım“ bende“ kitap 1420 tarihinde yazıldığını söyledim.

İkimizin oturduğu evde çok uzaktı. Akşam geç vakti eve vardım. Sabah olmak bilmiyordu, beden yorulmuş ve uykuya teslim olmuştum.

Bu durum başkaları tarafından tarif edilemeyecek bir durumdu. Ertesi sabah durumu değerlendirmek için Hera ve melih tekrar buluşmak için telefonda randevulaşırlar.. Beklenmedik bir durumla karşılaştılar. Evlerine Polis gelerek savcılığa davet edilmişlerdi. Savcının karşısına çıkan ikili şaşkındır. Savcı Kütüphanedeki kitapla ilgili soru soruyordur.

Savcı “ Birkaç gün önce kütüphanedeki kitabı nerden biliyordunuz? Ne amacınız vardı? Kitabın tılsımlı olduğun nerden öğrendiniz?

Melih “ Biz her hangi bir el yazması istedik. Bir isim vermedik. Kadim kitaplarda bilgi bilinmek isteyince bir şekilde iletişime geçtiğini anlattım. Bunu denemek istedik.

Savcı“ Kitap size neler anlatı?

Melih“ Sadece hissettik, bir şey anlatmaya veya öğrenmeye fırsatımız olmadı.

             Bilgi, bölüşüldükçe artan hazinedir.“

Savcı“ Kitap devlet korumasına alındı. Devlet ne olduğunu bilmeden sır açıklanamaz. Halkın her şeyi bilmesi gerekmiyor.“

Melih“ Nezaket ve saygıdaki gibi“

Savcı“ Anlamadım.

Melih “ Savcım okuduğum kitaplardan etkilendim. Heray’ı da ben sürükledim. Savcı“ Bir daha her işe burnunuzu sokmayın. İfadenizi imzalayıp çıkabilirsiniz.

Sanırım kütüphane görevlisi bizi üstlerine anlatmış konu anında müsteşarlığa kadar ulaşmış. Kitap Kültür Bakanlığı korumasına alınmış. Kitap bilenmek istedi ve biz aracı olmuştuk. Kitap Üniversite hocalarının elinde tekrar inceleniyor. Melih’ in kendine güveni gelmiş yeni hedefler, yeni araştırmalar…

Melih ve Hera artık mükemmel bir ekip olmuştur. Hera kendini yeni kitaplara ve kişisel gelişime adamıştır. Melih kadim zamanların yolcusu olmak için mitolojik kitapları okumaya başlatmıştır.

Sır, kitaplarda ve ya her hangi bir nesne de değil her yaratılan nesnenin bir yaratılma sebebi ve ruhu vardır. Biz o sese kulak vermezsek, yok olup unutuluyor. Bilgi paylaşıldıkça artan bir hazinedir.

Melih’ in en kıymetli hazinesi de onu tamamlayan ve inanan bir dostu olmasıdır. İyi ki varsın! dediğimiz dostların çok olması dileğiyle.

                                                                       Güven Albayrak

Loading

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
GÜVEN ALBAYRAK - Bir Öykü Yazarının Yolculuğu Güven Albayrak, 1965 yılında İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdu. İlkokuldan liseye kadar eğitim hayatını da Kadıköy'de tamamladı. Edebiyat ve yazma tutkusunu genç yaşlardan itibaren keşfeden Albayrak, yaratıcı düşünce ve ifade kabiliyetini her fırsatta geliştirmeye odaklandı. Kariyerine Özpa Kitap Pazarlama şirketindeki bir büro göreviyle başlayan Albayrak, edebiyat dünyasına adım atma şansını Lebib Yalkım Yayımları'nda buldu. Yayımevindeki çeşitli aşamalarda çalışarak edebiyat dünyasının kapsamlı bir yönünü keşfetti ve bu süreçte kendini geliştirmeye devam etti. Hem tutkulu bir edebiyat sever hem de spor meraklısı olan Güven Albayrak, hafta sonları Türkiye Gazetesi'nde amatör küme maçlarının fotoğraflarını çekerek gazetecilik ve fotoğrafçılık alanlarında deneyim kazandı. Askerlik görevini tamamladıktan sonra, medya sektörüne olan ilgisini sürdüren Albayrak, Karadeniz Birlik Gazetesi, Ülkemiz Gazetesi, Üsküdar FM ve Akra FM gibi önemli radyo ve gazete kuruluşlarında çalıştı. Bu dönemde edebiyat ve yazma çalışmalarına ara vermedi ve yazılarıyla çeşitli platformlarda yer aldı. TARAF Gazetesi'nde uzun ve başarılı bir kariyere sahip olan Güven Albayrak, emekliliğinin ardından, Pandemi döneminde Cumba Sanat Platformu'nda Yaratıcı Yazarlık Eğitimi aldı. Bu eğitim, onun yazma becerilerini daha da ileri düzeye taşımasını sağladı. Cumba Edebiyat Dergisi ve Kirpi Edebiyat ve Düşün Dergisi gibi edebiyat yayınlarında öyküler kaleme alarak edebiyat dünyasındaki varlığını güçlendirdi. Güven Albayrak'ın edebiyat yolculuğundaki bir diğer önemli başarı ise "Tanrıların ve Tanrıçaların İzinde Mitolojik Öyküler" adlı kolektif kitapta yer alması oldu. "Gizemli Yolculuk" adlı öyküsü, okurlar tarafından büyük ilgi gördü ve edebiyat dünyasında kendine sağlam bir yer edindi. Edebiyat Magazin Gazetesi'nde kurucu köşe yazarı olarak görev yapan Güven Albayrak, edebiyat ve kültür alanındaki görüşlerini okuyucularıyla paylaşarak edebiyat camiasının bir parçası olmaya devam ediyor. Güven Albayrak, edebiyat dünyasına katkıları ve kaleminin aydınlattığı yolculuğuyla, Türkiye'nin yetenekli öykü yazarları arasında önemli bir isim olarak kabul edilmektedir. Yazma sevdasıyla dolu bu yolculuğunda, edebiyat dünyasının her aşamasında tutkuyla çalışmaya devam edeceği şüphesizdir.
İnternet sitesi http://e-magazin.tv
Yazı oluşturuldu 6

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön