Gidiş
Kısacası , zehirli dikenlerle çizdiğin sınırında seninle hiç yaşanmayacakmış gibi gerçek ve son defa vedalaşmak için bekleyişteyim. Ne senin dikenlerinin zehirlenmiş olan suyunun ne de benim acılar içinde kıvranan yaralı dizlerimin , avuçlarımın , ayak parmaklarımın , kesik kesik biçilmiş koca yuvarlak topuklarımın , sızıntıların hissini en derin uçlarında yaşayan el parmaklarımın artık hiç bir anlamı kalmadı. Süpriz bir zamanda geldin , sevindim . Tatlı bir zamanda büyüdün , tomurcuk tomurcuk yıldız salladım denizlere . Soğuk bir kış zamanında yandı kanatların , yolunu bilmez akşamlarda başladım uykusuz seçimlere. Yorgun bir zamanda adımı seslenmeyi bıraktın , buğulu düşlerde nice taşlar topladım . İşte ! Ansızın bir zamanda gittin , sensizliğin kapısını arkandan kilitledim.
Çok uzun bir süre hastalığını fark edememiştim . Yavaş olan nefesleri , hırçın tavırları , mutsuz halleri , severek oynadığı aynasından kaçmak isteyen gözleri . Bütün bunlar benim ruhumda sesi duyulmayan
çatlaklarla beraber büyüdü ve altında kaldığım kocaman bir depreme dönüştü . Galiba içimde beslemiş olduğum ruhum yanlızlığı bana rağmen dost edinmiş , içinde bilinmezliklerle dolmuş olan düşüncelerinde sabır damlacıklarıyla son günlerini bitiriyordu. Üzülmek mi yoksa bile bile üzmek mi daha zor ? Geride bırakılmaya hazırlanan bu ve bunun gibi cevapsız çöp taneleri. Halbu ki kurtuluşa yetişmeye çalışmaların bi çabası vardı. İnişli çıkışlı merdiven koşuşturmaları , ilaç kutuları , beyaz meleklerin adımları , sararmış bir çiçeğin rengini andıran insan yüzleri , sert hastane duvarları . Hepsi birer çabaydı .
Gelgelim ki gerçekler hem beni hem de içimdekini anlatmayı çok iyi bilir. Kabullenmek sadece kolaylık sağlarken , isyan tavırlar o küçük kafana ardı ardına kesilmeyen vuruşlarla benimsenir . O zaman cevaplanmayan sorular giderken çöp , yerde serilmiş küçük bedende kendini tanımadığın bambaşka bir dünyada yaşarken bulursun. O dünyadan kaçmaya çalışan rüzgarlarına karşı bi de bakmışsın ki çoktan derin sulara paslı demirler atılmış .