Birbirimize görünmez ve güçlü bir bağ ile bağlıydık. Aramızdaki bu bağ hiçbir şekilde yok olmazdı. Her ne kadar hayatlarımız birbirine bağlı gibi olsa da o benim evrenime ait değildi, ben de onunkine. Tek bir ruhtan meydana gelmişken ikiye ayrılıp uzaklara gönderilmiştik. Birbirimize aittik ama farklı evrenlerdeydik. Bu yüzden ruhum sanki her zaman birini arıyordu. Farklı evrenlerin benzer insanlarıydık ve o benim son aşkımdı.
Aramızdaki bağ o kadar farklıydı ki bıraktığı hissi kelimelere dökmek büyüdükçe zorlaşıyordu. O, kendi dünyamdaki zorluklardan kaçtığım küçüklük vakitlerimde, ağladığım odamda, sarıldığım annemin resminde, aldığım nefeste, attığım kahkahada, baktığım her yerde ve yalnız hissettiğimde kalbimdeki sıcak odasında, uyurken yanı başımdaydı. Kaybettiğim annemin gönderdiği bir melekti sanki.
Ben bu hayata tutsak olmuşken ve kendimi acılarımdan çekip çıkaramazken o çıkageldi ve beni kurtarmak için burada oldu. Her nereye giderse gitsin; ne yaşarsa yaşasın ben de onunla yaşıyordum. Bu bağ olmasa; ve o olmasa ben yaşayamazdım.
Bu yüzden yaşayalım Lydia, belki de sonsuza kadar. Olmayan kendi sonsuzluğumuzu yapalım ve o sonsuzlukta kendimize aşkın inşa ettiği bir köşkün içinde çocuklar yapalım. O çocuklar bu iki aşık ruhun meyvesi olsun ve evrenlere dağılan yıldızlara dönüşsün. O yıldızlar diğer evrenlerdeki canlılara umut ve aşk dağıtsın. Bizim aşkımız sonsuza dek yaşasın. Ölümsüzlüğümüz resmileşsin ve ben bir kere daha senin kollarında; ve sen bir kere daha benim kollarımda, gece yarısının ilerleyen saatlerinde bütünleşen ruhlarımızın ve bizi ruhsal boyuta taşıyan bu aşkın sarhoşluğunu yaşayalım.
Ruhun ruhumun aynası ve ben senin ruhunum, sen de benim. Farklı evrenlerimizden çıkıp geceleri tekrar tekrar buluşalım ve bu ölümsüz aşkın ateşi ile yanalım. Ruhumu ve kalbimi sana teslim ederken tek bir cümle dökülsün dudaklarımdan, “Her şeyimle sonsuza dek ben seninim.”
Biz iki ayrı ruh olsak da tek ruhtan ayrılıp oluşmuştuk, evrenlerimiz farklı olsa bile bizim ayrılığımız mümkün değildi; Birbirimize hasretimiz ise çok güçlüydü, tıpkı aşkımız gibi.