Vay be bu dünyadan bir Ayten Gökçer geçti!!!
İlk duyduğum an ne demek gerektiğini bulamadım,
çünkü ne söylesem eksik kalacaktı. Ben bu yazıyı bitirip bitiremeyeceğimi bilemiyorum ama yazmak istiyorum.
Kelimeler ve tümceler beni terk edene kadar. Yolun nereye nasıl varacağını bilmiyorum,
Sadece içimden geçenleri yazacağım. Siz de yazın büyük bir acıdan apansız geçerken yazmak en iyi terapidir.
Kadınlar belki erkekler de bilmiyorum birbirini kıskanır. Doğaldır. İnsanız biziz. Şu ölümlü faniler, ölümü unutarak kimi zaman narsizmin sınırlarında. Ama işte insanız bunu da bir ara konuşuruz. Şimdi bir Ayten Gökçer yazmam lazım, kelimeler elimden kaçıyor, devamı gelmiyor yazmak istediklerimin.
Çok güzel kadındı. Üstelik bazı insanlar gençken, bazı insanlar yaşlanınca güzel olur. Ayten Gökçer her yaşta çok güzeldi. Her zaman çok zarif. Gücünün ve duracağı yerin farkında.
İyi eğitimli, donanımlı özel bir kadın. Aşık bir kadın. Hem de Cüneyt Gökçer gibi tiyatro dünyasının duayenine. Şimdi baktım o kadar her alanda ödülü var ki, fazlası var, eksiği yok. Bir erkeğin soyadına ve gölgesine sığınmadan, doğrudan güç almadan yoluna devam etmiş. Bunun için bile koskoca bir alkışı hak ediyor.
Biz onu televizyonda Yılan Hikayesi izledik, hayran olduk.
Biz onu ki ben o şanslı kişilerdenim Kim Korkar Hain Kurttan isimli tiyatro oyununda izledik hayran kaldı.
Yetmedi bir de ilerleyen yaşlarında İstanbul Kırmızı filminde izledik yine hayran kaldık.
Bakıyorum da ömrümüz ona hayranlıkla geçmiş,
İyi olmuş.
Bir de anne yönü var. Bir de yönetmen yönü var. Çok yönlü bir hayat.
Ben de bir şiirle gönderme yapmak istiyorum kendisine Aşk Olsun Sana Ayten Gökçer ama acıyorsam sana…
Hayatımıza kattığın tüm güzel şeyler için,
Işığın aydınlatacaktır her yerde yaşamlarımızı.
Velhasıl bu dünyadan bir Ayten Gökçer, vay be!