Bir Ömre Kaç Masal Sığar / Gülnar Kandeyer 0 (0)

Kendimi bildim bileli aileden biriydin. Soframızdaki baş yerin hiç değişmez. Sen sofraya gelmeden kimse kaşığı eline almaz. Tümümüzün üzerinde gölgen hep ağır. Zorlayıcı olduğundan değil gizli bir anlaşmanın komutanısın da o yüzden kimse sana saygısızlık etmez. Safiye Nenem, annemin, onun annesinin, babamın, onun babasının yani herkesin Safiye Nene’sisin. Kadı Çeşmesi’nden su içen Safiye Nene’sin. Çetinkaya […]

Loading

Kurtarıcıyla Muhabbet / Gülnar Kandeyer 5 (1)

Kurtarıcıyla Muhabbet“Çok yorulmuşa benziyorsun.”“Evet, yoruldum doğrusu.”“Kolay değil, haklısın. Yapacak çok işin var tabii.”“Bunları dert etmene gerek yok.”“Beni kurtaran sen miydin?”“Kurtulmaktan kastının ne olduğuna bağlı. Bir nevi kurtarıcıların arasındaydım.”“Merak ettim de ondan soruyorum. Asıl mesleğin nedir?”“Anlayacağından şüpheliyim.”“Ben mi anlamayacağım? Yaşlı olduğumu düşünüyorsun sanırım. Benim oğlan da senin gibi düşünüyor. Halbuki ne varsa biz yaşlılarda var. Tecrübe, […]

Loading

Karıncalar ve Eşek Arıları / Gülnar Kandeyer 0 (0)

Sabahın dinçliği yerini yorgunluğa bırakmış, ertesi güne dek köşesine çekilmişti. Fatma Kadın, biraz soluklanmak için ağaçlıktaki söğüdün altına çöküp sırtını gövdesine yasladı. Irgatlığa gittiği köylerden dönerken yol üzerindeki bu ağaçlıkta yorgun bedenini dinlendirmek için her zaman mola verirdi. Meyve ağaçları, yeni mevsimi hasretle kucaklamıştı. Bahardan kalan çiçekler, kuruyup dökülmeye başlamıştı, şimdi saplarının diplerindeki yuvalarda tombul […]

Loading

Sessiz Nesillerin Çığlığı/Gülnar Kandeyer 0 (0)

Sessiz Nesillerin Çığlığı Daha oyun çağında bir kız çocuğuydu ancak at koşumlarının şıkırtılarının nal seslerine karıştığı bu saatleri çok severdi. Gün batımındaki ışınların huzmelerinde havaya kalkan toz bulutunu yara yara gözlerini belertip bakan, başını ayaklarının ritmine uydurarak aşağı yukarı hararetle sallayan atlar, bu vakitler avluya girerdi. O, ivedi adımlarla dışarı seğirtir: “Babam geldi, babam geldi!” […]

Loading

Düğüm-Gülnar Kandeyer 0 (0)

Kendi evinde bu kadar ağır tencere yoktu. Anacığının toprak tencereleri, ağaçtan oyulmatasları, tahta kaşıkları vardı. Ev halkının sayısınca bile yoktu dönüşümlü kullanırlardı bu kaşıkları. Burada kaşıklar, tabaklar metaldi. Hiç eksilmezdi. Zaman zaman buna hayıflanırdı. Anası onu, herkes gibi telli duvaklı, saçlı püsküllü gelin edememişti. Çünkü saçları dibinden kazınmıştı. Bit düşmüştü köydeki çocukların başına. Anacığı bir […]

Loading

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön