AraV
… ve ben sana ateşin suda parlaması diyorum
seni ne kadar sevdiğimi
ben bile bilmiyorum
güneşe aldanma
o güneş bugünkü güneş değil
sevgime inan
o hep o yanardağ
hava kar topluyor
yüreğim sen tutmuş
don değildir bu
mevsimim sonbahar
eylül demek : hayatım
sesim , şiirim…
konuştuğun cümlelerin sıcaklığında
gözlerinin ışığını topluyorum
şimdi zindanıma
ahh sarya
farzet ki yeni çıkmışım içerden
yeni alınmış defter ve
kokusu sayfalarının yeni açılmış farzet ;
uyuyalım bize
kalkmak için hadi
sen kavuşma vaktini karşılayan merhabam
sabrımsın
tek korkumun uzağında coşkum
her dilde sevmekti(r)
asıl özgürlük
kendimizi birbirimizde bulan biz
dün kaçıncı kucaklaşmanın kanatlarındaydık
hangi sınırda ve renkte
terkedilmişliğini adımlarında unutur doru tay
maziye dönmez
karamsarlığı duyma , yolları unut
sabahı bekle , şarkını mırılda
yıka yüzünü mavinin
rüzgâr ol ateşimize
doruğundadır ilk irkilişinde serüvenci
ben sende hep bir yüzyıl daha başkayım
giyinmiş sokaklar gibi üşüyen ben
bir senin için dua ettim
başımın üstüne
gözelerinde sen olduğunu bilmedin kaç hayat yaşarken
senin için
yaralarınla dolu şehrim
daha ne devrimler yapmadı ki kendinde
sen gelirken tutuşurdu okyanusları
gönlümün
buzulları yangınlarımın sen gelirken
çözülürdü
sen gelirken başlardı kafesinde
yağmurları yapraklarımın birikmeye
sana sevgim ”dokunmam tozuna” sözü
verilen bir şişedeki şaraptır ;
annesidir gözleri bağlanan şafağın
tebessümlere kanma aldatabilir
bakışlarımda kal üşüme
sana bir şey söyleyeyim mi
ben kafamdaki hücreyle hücremi
senle firdevs kıldım
seni ne kadar sevdiğimi
ben bile bilmiyorum !..