100 Yaşımda Torunuma Mektup Sevgili yavrum… Bana yüz yıllık ömrümde neler yaşadığımı ve bu ömür boyunca beni en çok etkileyen şeyin ne olduğunu sormuşsun. Elbette bir asırlık ömrü bir kalemle kağıt arasında sıkıştırmak mümkün değil ancak kısaca bahsederek merakını gidermeye gayret edeceğim. Neler yaşadığımdan başlamak gerekirse, çocukluğumda geçim sıkıntısını, gençlik yıllarımda aşkı, kırklı yaşlarda aileme ve mesleğime karşı sorumluluğu, ellili yaşlarda zamanın acımasızlığını, altmışlı yaşlarda emekliliğin huzurunu ve zamana karşı boyun eğmiş olmanın hüznünü, yetmişli yaşlardan sonra da boşa geçtiğine inandığım yılların pişmanlığını yaşadım. Ama bana bunları nasıl yaşadığımı sorarsan, sana vereceğim tek cevap: Yazdım ! Ortaokul sıralarında başlayan bu tutku, şu yaşımda bile hala torununun çocuğuna satırlar yazmaya çalışan bir ihtiyar olarak devam ediyor işte. Ne yazdın dersen, az önce yaşadım dediğim ne varsa onu yazdım. Yaşadıklarımı kalemimle yaşattım. Kimi bir şiirde yaşadı, kimi bir masalda, kimi bir romanda. Bu yaşanmışlıklardan geriye dönüp baktığımda beni en etkileyen şeyin zaman olduğunu gördüm. Hani kaybedince adı “geçmiş” olan zaman… Hepimiz o geçmişe özlem duyar, mutluluğun tadının eskilerde kaldığını düşünürüz. Ama okuduğum yüzlerce kitaptan anladım ki geçmişimiz de kendinden önceki geçmişe özlem duyuyor. O da bir önceki geçmişine… Kısacası yavrum, mutluluğun ne zamanı var, ne şekli, ne de tarifi. Asıl mesele yaşadığın anın farkına varabilmekte ve o anın kıymetini bilmekte. Neden bunu söylediğimi sorarsan, sana hayatımda unutamadığım ve beni derinden etkileyen bir anımı anlatayım. Takvimler 2023 yılının 6 Şubat’ını gösterirken o gece sabaha doğru büyük bir deprem oldu. Tam on bir şehir yıkıma orada. Ve ben o zaman bana verilen görev gereği depremin merkezine, Kahramanmaraş’a gittim, 20 gün boyunca orada bulundum. Orada benim gördüğüm sadece yıkılan evler değildi, yok olan hayallerdi. Barışmak için bir sonraki günü, seni seviyorum demek için sabahı bekleyen insanların sonsuz bir bekleyişe uğurlanışıydı. Ve benim orada anladığım şey, bir doğal afet değil, temiz bir bardaktan su içebilmenin temiz bir suda duş alabilmenin sevdiğine sarılabilmenin ayrıcalığıydı. Unutma ki hayat her zaman güzel şeyleri erteleyecek fırsat vermiyor insana yavrum. Mektubu biraz uzattım biliyorum ama bir ihtiyarın ruhuna dokunursan duyacağın şey ancak nasihat olur. Sana son nasihatim, geçmişi unut, geleceğe sarıl yavrum. Tatlı gözlerinden öpüyorum… Hoşça kal.