Gece, tanrılığını arayan ölümlülerin evidir, tatlım.
Gecenin güzelliğini hissiz bir uykuya bırakma!
İyicene açarsan kulaklarını, duyabilirsin sessizliğin koynundaki çığlığı.
Varlığından rahatsızlık duyacağın herşey uzakta…
Bekle, yavaş yavaş bir örüntüye dönüşecektir gecenin karanlığı.
Hastalar ve borçlular için en derin kaygıların üşüştüğü saatler senin için dönebilir sınırsız coşkuya.
Kitapların rafta uslu durduklarına kanma! Atabilirler seni tekinsiz bir maceranın ortasına.
Kimbilir, belki ayaklarına dolanır gizemli kara kediler.
Bu vakitte yükselir içtenlik,
Korkularını ve aşkını haykırır gece…
Geceleyin belirir,
Duvardaki bir örümcekle konuşmak gibi
Çılgınlık sayılabilecek fikirlerin hemen hepsi.
Gündüz, seni kahkahadan boğarak öldürür tatlım.
Geceye uzanan mecburi bir yol,
Sefasını ancak çiçeklerin sürdüğü…
Gündüz insanı sever maskeyi, saklayabildiği için gerçeği.
Ama darılma, olmadığı gibi sallananlara balolarda!
Çünkü oldukça zor iştir, gündüz ışığında kendi halen ile dans etmesi.
Ve gündüzün baltası budayabilir hayallerini,
Mesela avucuna konar konmaz havalanan bir uğur böceği,
Duymaz kalbinden geçeni.
Kırılabilir diktiğin akçaağaç fidanı,
Göremeden yapraklarından havalanan kelebekleri.
Bazen gökyüzünde iki küçük bulut birleşip büyük bir bulut olur.
Dağılır sonra…